sizi seviyorum iyi okumalaar<333
---------------'~
Yaptığım keki fırından çıkarttığım zaman eve güzel bir koku hâkim oldu. Tezgaha koyup, kabından çıkması için ters çevirdiğimde, Ülkü saklama kaplarını piknik sepetine yerleştiriyordu.
Evet pikniğe gidiyorduk.
Ormana gitmemizin üzerinden bir hafta geçmişti ve biz de erkeklerle aldığımız ortak karar doğrultusunda pikniğe gidiyorduk.
Pençe olayını okul müdürüne söylememize rağmen elimizde delil olmadığı için bir yaptırım uygulayamayacağını söyledi. Yağızlar da bir şey yapamamıştı bu sefer.
Bu yüzden biz de aramızdaki buzları eritmeye karar verdik.
"Bence çokta güvenmeyelim onlara. Her an her şeyi yapabilirler."
Tuana ve şüpheleri konuştuğu an derin bir nefes aldım."Bir şey olmayacak. Güven bana." Yağız'a kendimden bile çok güveniyordum ve sırtımı buna yaslayarak söylüyordum bunu. Ama tabii ki kızlara bunu söyleyemem.
"Evet bebeğim Leya'ya güven. Hem bana da güvenebilirsin. Deniz gerçekten çok tatlı." sonunda ufak bir çığlık atmıştı ve kalçasını tezgaha yaslayarak hayallere dalmış gibiydi.
Tuana sorgular bir ifadeyle bakarak yüzündeki hafif sırıtışla birlikte "Hayırdır?" diye sordu.
"Hayır hayır." diye lafa atladığımda Ülkü kafasını onaylarcasına salladı. "Yani ne bileyim? Böyle tam kafa dengiyiz. Sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibi bir yakınlık var ama anlamadım. Diğerleri gibi de değil. Yani sert değil aksine çok yumuşak. Çokta düşünceli. Sevdiğimiz şeyler de birbirine uyuyor. Ne yapsam asla sorgulamıyor, kızmıyor. Yargılamıyor da. Eğlenceli biri. Bir de sanki onu görünce, konuşunca, gülünce falan içim bir garip oluyor, heyecanlanıyorum. Off bilmiyorum." dediğinde şaşkınca ona bakıyordum, hatta bakıyorduk. Defne dışında tabii ki.
Ne ara Deniz'le bu kadar vakit geçirmişlerdi?
Yağız'ın anlattıklarından Deniz'i az çok tanıyordum. Hatta hepsini tanıyordum ve evet böyle biri olduğunu kabul ediyorum. Ama en yakın arkadaşlarımdan birinin aralarından birine böyle duygular beslemesi, özellikle en saf olanlarına beslemesi beni hem sevindirdi hem şaşırttı.
"Aşık olmuşsun." diye düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan Defne'nin sesi oldu.
Ülkü bir anda şokla önüne baktı. Ellerini yanaklarına bastırdığında bence kızardığının farkında değildi. "Öyle mi olmuşum?" diye masumca sorduğunda gülümsedim.
Defne, sorduğu soruyu cevaplayarak "Kalp atışlarında hızlanma,
avuç içlerinde terleme, göz bebeklerinde büyüme, öfori, yüzde kızarma, karında ağrı, ellerde titreme, uykusuzluk, iştahsızlık. Aşık olduğunun belirtileridir ve sende hepsi var Hilal."Defne'yle anlık göz göze geldiğimizde duraksadım. Ülkü şoktan şoka girerken ben başka bir şey düşünüyordum.
Defne en başından beri Yağız'la beni biliyordu.
En başından beri. İki yıl önceden beri.
Evet Defne'den kaçamayacağımı, eninde sonunda onun öldürücü zekasına yakalanacağımı biliyordum ama en başından bilmesini beklemiyordum.
Vücudum ayrı bir şok dalgasıyla sarsılırken Ülkü "Ne yapacağım? Söyleyemem ki ben. Ya o beni sevmiyorsa?" dediğinde geri dönmüştüm.
"Bir dakika öfori ne?" diye Tuana'da varlığını belli ettiğinde Defne ilk onun sorusuna cevap verdi. "Öfori, zevk veya heyecan ve yoğun refah ve mutluluk duygularının deneyimi veya etkisidir."