Ç-LK. Çağan'la alakası yok arkadaşlar çoğu kişi Çağan demişte söyliyim dedim. Çağan değil, Çağan'la uzaktan yakından alakası yok.
neysee iyi okumalaaar<33
---------------------------------
Bana mesaj geldiği an Yağız'ın telefonunun ekranı kendiliğinden açılıp kapandı.
Yağız telefonunu sessizde kullanıyordu ve ekran yanıp söndüğünde mesaj, cevapsız arama veya bildirim geliyordu.
Üstüne düz beyaz bir t-shirt ve gri bir şort giydiğinde yatağın başına gelip, sol eliyle komodinin üzerinde şarj olmakta olan telefonunun açma tuşuna bastı. Ekrandaki bildirim yatağındaki bildirimleri okuyordu. Ufak bir an kaşlarını çatar gibi oldu. Sonra bildirimleri silip yanıma yattı.
Beni kolunun altına alıp sarıldığında; ben de başımı, omzu ile kolunun birleşimine koydum.
"Az önce sana bildirim geldi" Düşünceli görünüyordu. Bunun gelen bildirimle alakası olduğunu düşündüğüm için bir süre sonra söze girdim.
"Önemli bir şey değil. Instagram'ın gereksiz bildirimleri işte boş ver. Hem ben seni çok özledim." Boynuma yaklaşıp ufak ufak öpücükler kondurmaya başladı.
Yalan söylüyordu. Konuyu değiştirmeye çalışıyordu. O bildirim Instagram veya herhangi bir uygulamadan gelmedi. Başka bir şey vardı ve o bunu bana söylemiyordu.
Belki de doğruyu söylüyordur Leya?
Sevgilimi çok iyi tanıyorum iç ses. Başka bir şey var...
"Yağız" Diyip biraz uzaklaştım. O da öpmeyi bırakıp yüzüme baktı. Biraz düşündüm. Zaten elinde sonunda öğreneceğim bir şey için şu anki keyfimizi bozup kimsenin canını sıkmaya gerek yok bence. Bu yüzden:
"Ben de seni çok özledim." Dedim. Evet aşırı mantıklı. Bir gariplik olduğunu ve bu garipliğin neden olduğunu anladığını biliyorum. Ama o bunu pek de takmayarak dudaklarını dudaklarıma yakınlaştırdı. Gözlerimiz kapalı, dudaklarımda hafif bir tebessüm oluştu. Önce gülüşümden öptü, sonra yavaş yavaş minik öpücüklerle dudaklarımı dudaklarının arasına aldı.
Öpüşlerine karşılık verirken, kollarımı yattığım yerden boynuna doladım. Nefes almak için durduğumuzda:
"Salı günkü turnuva" Dedi nefes nefese. "Pençe'nin kazandığı... Orada hile yaptılar, Biliyorsun değil mi?" Evet geçen Salı günü yine okçuluk turnuvası olmuştu ama garip bir şekilde bizim attığımız oklar hep dördü beşi vurmuştu.
Yani Kasırga ve Mavi Ay'ın attığı oklar.
Garip olan Pençe'nin attıkları sekizi, dokuzu hatta onu bile vurdu.
Sâhi. Bu turnuvada olanlar hiç kimsenin dikkatini çekmememişti.
"Biliyorum" diye cevap verdim. "Ama sekizimizin de hep düşük puanlar, Pençe'nin yüksek puanlar alması..." Biraz durdum, sonra devam ettim. "Gerçekten kimsenin mi dikkatini çekmedi? Biz hadi neyse ama ilkokulu bile orada okumuş olan sizsiniz ve sizin düşük puan almanız daha da dikkat çekici"
Bana hak verdi. "Haklısın. Bu işin arkasında başka bir şey var." Düşündü, o düşünürken konuşmaya başladım. "Buluruz o zaman. O sülüklere zaferi tattırmam." Düşüncelerinden ayrılarak söylediğime güldü.
"Sülükler?" Çok yaratıcı lâkap takarım. "Pençe yerine isimlerinin sülükler olması lâzımdı, daha çok yakışıyor" Kollarımı indirdim. O da belimi kavrayıp beni karnına oturttu. Bacaklarım iki yana açılmıştı.