Algol || Şeytan Yıldızı
Liam Elaf fantastik kitaplara ve filmlere bayılan, müzikler hakkında saatlerce konuşabilen sıradan bir üniversite öğrencisi. Finalleri bittikten sonra oda arkadaşlarının partiye gitmesini fırsat bilerek yurt odasında Harry P...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Eğer Algol bir konu hakkında uzunca sohbet edebilecek olsaydı bu Sirius'un küçük, buruşmuş bir bezelyeye benzemesi hakkında olurdu. Küçük pembe yüzü ağlamaktan kızarmış olgun bir domatese benziyordu.
Algol, babasının bir bebeğin en çekilmez olduğu zamanda onu neden buraya getirdiğinden emin değildi.
Sabırsızlıkla beklediği kardeşinin bu haliyle ne yapacağından da emin değildi. Bu tam olarak beklediği bir şey değildi ama normal olan buydu değil mi ?
Bebekler yetişkin zihniyle doğmazdı. Onlar ağlar, yer ve sıçardı. Kaldı ki kendisi bile hala sadece bunları yapıyordu. Yine de kardeşiyle ilk karşılaşmasının farklı olmasını bekliyordu. Hayalinde birbirlerine koşarak sarılıp ağladıkları ve “sonsuza kadar aile” diyerek slogan atmak yoktu ama en azından daha sessiz bir ortam olmasını bekliyordu.
Daha doğrusu kendisi bile yeni doğan bir bebekten ne beklemesi gerektiğinden emin değildi. Yani o Sirius Orion Black’ti ama Algol'un tanıdığı Sirius değil.
Algol'un zihnindeki Sirius ailesi tarafından istismar edilmiş, en yakın arkadaşını kaybetmiş ve başka bir en yakın arkadaşı tarafından ihanete uğrayarak Azkaban'a yollanmıştı. Keder ve öfkeden yapılmış, geçmişin derinliklerinde yaşayan adam değildi.
Şuan burada annesinin kollarında duran kişi sadece yeni doğan bir bebekti. Kel kafasındaki bir kaç siyah tüy olan henüz gözlerini açmamış -Algol gri olacağına emindi- hayat deneyimi olmayan, asla ihanete uğramamış, daha aile istismarının ne olduğunu bilmeyen bir bebekti. Walburga'nın sevgisini alan bir bebek. Algol bunu düşünmemeye çalıştı.
Sonuçta o yetişkin bir adamdı ve yeni babası ile gayet iyi idare ediyordu. Yine de Walburga'nın ona olan nefreti ile Sirius'a olan sevgisi ölümüne kapışırdı.
Orion onu Walburga'nın yanına yaklaştırdığında Sirius'un yüzünü artık daha net görebiliyordu. Tüm olumsuz, kafakarıştırıcı şeylere rağmen bunda biz güzellik bulamamak zordu. Çünkü doğduğu zamandan beri bu anı bekliyordu.
Yalnızlığına bir yoldaş. Öğrendiği şeyleri öğretebileceği, tüm kalbiyle sevebileceği bir kişi.
