10 yıl sonrası, yazarın anlatımıyla
merter park ettiği aracından inmeden hemen önce yan koltuktaki çiçek buketini aldı ve evinin taşlı yolundan geçerek beyaz kapıya ulaştı.
yüzündeki gülümseme kulaklarına varırken anahtarı olmasına rağmen kapıyı sevgilisinin açmasını istediği için zile bastı.
çok geçmeden kapı sarı, hafif kabarık saçlı ege tarafından açıldığında kedileri pamuk ege'den önce davranmış ve miyavlayarak merter'in bacaklarına sürtünmeye başlamıştı.
ege'nin gözleri ilk önce merter'de sonra elinde tuttuğu bukette gezindi. yorgun ifadesi bir anda dağılırken gülümseyerek uzandı ve orkideleri okşadı. çok güzel görünüyorlardı.
"ya merter... ne gerek vardı şimdi?" merter gülümsemesini bozmadan buketi ege'ye uzattı.
"çiçeğime çiçek aldım alt tarafı, bir şey yapmadım." ege çiçekleri alıp burnuna yaklaştırdı. kokusu çok güzeldi.
"teşekkür ederim sevgilim." çiçeklere bakarak söylediğinde merter boğazını temizleyip yanağını işaret etti.
"bir şeyi unutmuyor musun?" ege anlamayarak merter'e baktı. merter hâlâ yanağını işaret ediyorken pamuk bir kere daha miyavlayarak araya girdi.
ege en sonunda anlamış olacak ki 'hah'layıp uzanarak merter'in yanağını öptü.
"gir hadi içeri, dikilme kapıda." yanakları kızaran ege arkasını dönüp mutfağa çiçekleri suya koymak için koştuğunda merter ufak bir kahkaha attı ve bacaklarına sürtünen pamuk'u kucağına alarak içeri girdi.
odaya çıkıp duşunu hızlıca aldıktan sonra üzerine beyaz bir tişört ve siyah şort geçirip aşağı indi.
ege bu sırada sıcak çikolataların bulunduğu dolaptan iki paket çıkarıyordu.
bu görüntü merter'i hayallerini düşündükleri güne götürmüştü.
ege'nin sevdiği her şey olsun istemişti, şimdi sıcak çikolata dolu bir dolapları, yıldızlı duvar kağıtlarının olduğu bir odaları vardı.
minik ela kocaman bir kız olmuştu ve kedisi moon'da onunla beraber büyümüştü. merter ve ege kendileri için pamuk'u sahiplenmişti. tıpkı hayallerinde istedikleri gibi her şeyi gerçekleştirmişlerdi.
merter'in babası oğlunun sevdiği adamı bırakmayacağını anladığında benim böyle bir oğlum yok diyerek merter'i evden postalamıştı.
merter bundan sonra ege'yle gidebilmek için bir işe girmişti. çok çalışmış ve birazda annesinin babasından gizli yaptığı para destekleriyle buraya kadar gelebilmişlerdi.
ege başarılı bir veteriner olmuştu ve ikili şimdi paris'te yaşıyordu. ege için ailesinden ve arkadaşlarından uzak olmak zor olsada merter için her şeyi göze almıştı. artık merter'in onu sevdiğinden emindi ve o da onu çok seviyordu. gençliklerine kıyasla daha sağlıklı bir ilişkileri vardı.
"sen arka bahçeye geç ben şimdi geliyorum." merter düşüncelerinden sevgilisinin sesini duymasıyla ayrılırken kafasını salladı ve arka bahçeye çıktı.
hava kararmıştı ve gökyüzü yıldızlarla doluydu. merter, ege'yle beraber paylaştığı hamaklarına oturup iç çekerek gökyüzünü izledi.
olan biten her şeye şükrediyordu, kabus gibi geçen günler sona ermişti ve neredeyse yedi yıldır sevgilisiyle harika bir hayatları vardı.
merter gökyüzünü izleyedursun ege elindeki iki kupayla birlikte yanına gelmiş ve kupalardan birini merter'e uzatmıştı.
"ne düşünüyordun?" ege merter'in geldiğinden beri düşünceli olduğunun farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ay kadar güzel ✶ bxb
Jugendliteraturege, merter ve arkadaşları tarafından zorbalık gören bir lise öğrencisiydi. © getdownandrock