Minjeong evin içinde yankılanan zil sesi ile Aeri'nin tırnaklarına sürmekte olduğu mavi renkli ojenin fırçasını, şişeye geri bırakmıştı. Fakat ev sahibi Aeri, zil sesini duymuş gibi durmuyordu. "Aeri, burada mısın?"
Aeri şaşkın bir şekilde kafasını kaldırdı ve Minjeong'a anlamsız bakışlar ile baktı. Bir anlık dalıp gitmişti. "Ne?"
"Kapı çalıyor çocuklar geldi sanırım." Diye onu haberdar etti durumdan. Aeri son zamanlarda fazla durgun ve dalgın gözüküyordu. Aynı iki üç hafta önce Minjeong'un dalgın göründüğü gibi. Demek ki Jaeyun'un kızlar üzerinde etkisi buydu, etkileyiciliğinden dolayı nasıl olduğunu bile anlamadan düşüncelere dalıp gidiyordu insan.
Minjeong'un söylediği şey ile Aeri gülümseyerek ayağa kalktı. "Kapıyı açıp geliyorum ben bebeğim. Manikürcülük oyununa sonra devam ederiz."
"Hadi koş." Dedi Minjeong, sevimli bir şekilde koşar adımlarla kapıyı açmak üzere odasından çıkan Aeri'ye gülümser bir ifadeyle bakarak.
Yaklaşık yarım dakika sonra aşağı kattan çığlık sesleri yükselmeye başlamıştı bile. Kızlar uzun süre buluşmayınca birbirlerini gördüğü gibi delirirdi ya hani, işte bu durum bu grubun kızları arasında yarım saat görüşmemiş olsalar bile birbirlerini gördüklerinde kesinlikle gerçekleşen bir şeydi.
Merdivenden gelen hızlı ve yüksek sesli adımlar Aeri'nin odasına yaklaştığında, Minjeong ojenin kapağını kapatıp çoktan yatağın yanıbaşındaki komodine koymuştu bile. Aralıklı olan kapı hızlıca açıldığında Minjeong'un üzerine ilk atlayan tahmin edilebileceği üzere Yuna olmuştu. Kollarını sıkıca ona sararak yanağına sulu sulu öpücükler kondurdu Yuna.
"Ne yapışıksın kızım ya?" Minjeong yanağını silerek geriye doğru çekildi. Yuna gerçekten teması seven bir arkadaştı. Sevgisini beden diliyle göstermekten hiçbir şekilde çekinmez ve utanmazdı.
Yuna, Minjeong'un dediklerine göz devirdi ve Aeri'nin yumuşak tüylü beyaz halısına oturup bağdaş kurdu. "Aman be, ne uyuzsun sen de Minjeong. Buzdan prenses resmen."
"Selam aşkım." Wonyoung neşeli bir ses tonu ile zıplaya zıplaya içeriye girdi. Elini tutarak peşinden sürüklediği Haruto ise otuz iki diş sırıtıyordu.
Minjeong gülerek ikiliye baktı ve şaka yapar gibi "İkinci evime hoş geldiniz." dedi.
Bu doğruydu, Aeri'nin evinde sıklıkla kalırdı. Genellikle yatıya kalma planları ise Manoban-Park ailesinin evinde olurdu. Aeri'nin annesi Lalisa Manoban işinde başarılı ve epey ün duyurmuş bir yazı çevirmeniydi, ana dili Tayca'dan Korece'ye tonlarca şiir kitabı ve roman çevirmişti. Tam tersi için de geçerliydi bu durum. Diğer anne Park Sooyoung ise üniversitenin ikinci senesinde bir anlık verdiği radikal karar ile moda tasarımı bölümüne geçmişti. Özellikle mevsim geçişlerinden bir buçuk ay kadar önce onu evde bulamazdınız, genellikle ofiste olurdu. Kendi butiği için heyecanla beklenen mükemmel parçalar tasarlamakla meşguldü çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
camera II | kim minjeong (+multifandom)
FanfictionAnnesinin kendisine 18. yaş gününde hediye ettiği kamerayı inceleyen Kim Minjeong, bu kameranın normal özelliklere sahip olmadığını ve sandığından daha da gizemli olduğunu fark etmişti. Çünkü bu kamera, kadraja giren insanların düşüncelerini ve kalp...