Seungcheol peşindeki kuyrukları devam etmeleri için gönderdikten sonra bir süre ortalıkta öylece etrafı dolanmaya başladı. Bu belki zaman kaybetmesine sebep oluyordu ancak nereye kaçtığını bilmediği bir soytarıyı kovalayamazdı.
Bu sebepten ötürü bir süre sabırla bekleyecek ve asaya çekilecekti. Eninde sonunda bunun olacağını biliyordu ki bunu soytarının da bildiğine emindi. Bu yüzden hiçbir şeyi zorlamayacaktı. Acemice davranıp asayı zorlamak ve daha da gücünü yitirmesini istemiyordu.
Bir süre pazarda öylece tezgahları gezinirken farklı türden herkes onun farklılığını görüyordu. Onu görenlerin bazıları terslerken bazıları ise gücünün idrağında bile olmadan ona iş atıyorlardı. Seungcheol hiçbirine pas vermeyecek kadar ilgisizdi.
O gecesini kendisini kazıklayan büyücünün ayarladığı pansiyondan bozma kokuşmuş bir yerde kalarak geçirdi. Hiç uykusu olmasa da en azından rüyasında bir imge görebileceğini düşünerek kendisini uyumaya zorladı.
Lakin buna koruyucu içgüdüsü mü demek istersiniz bilemem ama güvenli olmayan o yerde o kadar hafif bir uykuda uyudu ki kendi nefes alışverişini bile dinleyebilecek bir uykuydu bu. Böyle bir uykunun ne kendisine yararı oldu ne de bir imge veya anımsama oluşmadı.
Gün aydınlanmak üzere uyandığında bu bomboş geçen saatlerinden sıkılarak kalktı yerinden. Üstünü başını toparlayıp kenara bıraktığı güneşten korunmak için kullandığı kapüşonlu siyah pelerinini omuzlarına yerleştirdi.
"Çoktan uyanmışsın yakışıklı."
Kendisine odayı ayarlayan tıknaz ve yaşını almış kadına baktı. Karşısında durmuş hareketleriyle ve bakışlarıyla iş atıyordu. Seungcheol umursamadı hatta itici davranmaya çalışarak çıktı odadan.
"Verdiğim parayı haketmiyorsun."
Yaşlı kadın arkasından usul usul yürürken sözlerine kırılmamış gibiydi. Seungcheol ise dışarıya çıkmanın etkisiyle pelerinini başına geçirip hem güneşi engelledi hem de yüzünü bir miktar kapattı.
"Bunu hakettin, sana benimle yatmanı söylemiştim!"
Koruyucu arkasından bağıran kadını umursamadan pazar içerisinde öylece yürümeye başladı. Daha günü açmamış pazarın boş tezgahları arasında gezinirken atıştırabileceği bir şeyler bulabileceğine dair ümidi yıkıldı.
Kazıklayan kadından en azından birkaç parça yemek alabilecek kadar onunla ilgileniyormuş gibi yapması gerekirdi. Ancak kendisi böyle konularda tam olarak odunun teki olabilirdi. Hiçbir konuda kurnazca fırsatlardan yararlanmazdı.
Seungcheol pazarlık yapıp ne kadar ucuza alırsam o kadar kardır diyen insanlardan değil de parası neyse veririz yeter ki bu saçma iletişimi yapmayalım diyenlerdendi. İnsanlık ilişkileri berbat değildi ancak dört dörtlük de değildi.
Uzun bir süre tezgahlar arasında ilerleyip gittikten sonra gözüne ilişen sirk ile içine düşen şüphe yüzünden bir kere olsun etrafını dolanmak istedi. Bir şey çıkmayacağını soytarının şu an için kendisinin yakınından dahi geçmeyeceğine adı kadar emindi ancak ne olur ne olmaz diye gezinmek istemişti.
Koca sirk çadırının etrafında öylece dolanırken işine yarabilecek bir şey çıkabileceğini hiç düşünmezdi ki tanıdık sima ufak bir cam yansımasından çıkan ışık gibi gözüne ilişmişti. Seungcheol adımlarını duraksattı hemen. Biraz ötede başkasıyla konuşan insana baktı.
Tanıması çok uzun sürmedi tabiki de. Dün soytarıyı kurtarmak için kendisine ateş eden insandı bu. İşine yarayabilecek bir şey çıktığına sevinerek gülümsedi. Elleri cebinde yavaşça ona doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maestro's Spells | Seventeen
FanfictionRobotların ele geçirdiği bir dünyada kendilerini korumaya çalışan insanların bazıları maestro isimli olağanüstü müzikal varlıkların büyülerinin etkisinde kalarak özgürlük savaşı verirler.