İkinci Bölüm, Büyücü Pazarı

127 37 7
                                    

Choi Seungcheol hayatının en saçma büyüsüyle bir asaya bağlandığında asayı eline kadar durumun ciddiyetinin farkında değildi. Bir maestroyu koruması gerekirken aptalca neden bir odun parçasını korurdu anlamıyordu.

Ancak eline aldığında işler tamamen değişmişti. Asasız sadece fiziksel güce sahip Seungcheol asaya yaklaştığında hissettiği güçleriyle asıl kendine kavuşmuş gibi hissetti. İşte o an ne olursa olsun asayı koruyacağı ve sahibine ulaştıracağına söz verdi.

Lakin bu yolda büyücü pazarının ortasında bir anda kaybolacağını hiç beklemezdi. Anlamadığı bir durumdu sadece bir saniyeliğine gözüne çarpan güneş yüzünden gözlerini kırpmıştı. Ne olduğunu dahi anlamadan yalnız kalmıştı. Önce dönüp arkasına baktı. Diğerleri ortalıkta yoktu.

En azından Mingyu'nun absolutun yanında olduğunu düşünerek içini rahatlatmak istedi. Ardından elini asanın olduğu cebe attı. Asası halen kendisiyleydi. İlerlemeye karar verdi. Bir süre ilerlemeye devam edip etrafı incelerken gözüne tuhaf gelen insanlara baktı. Emin olamadı ve bir süre daha yürüdü.

Hayır bu normal değildi. On adım kadar sonra insanların hepsi yenileniyor ve hep aynı insanlar dönüp duruyordu. Seungcheol koşsa da bunun değişmeyeceğini fark ettiğinde herhangi birinin üzerine gitti.

"Bakar mısınız?"

Omzuna dokunmaya yeltendiği kişi parmağı değer değmez toz duman oldu. Seungcheol ne olduğunu anlamak için iyice tetiklenirken bir elini asanın olduğu cebin üzerinde tutuyordu. Ortalıkta bir büyü döndüğü çok aşikardı ancak ne olduğunu çözemiyordu.

"Sana sadece ben bakarım."

Arkasından gelen sese dönüp baktığında arkasındaki tezgahın yaslandığı gecekondudan bozma binanın üzerinde biri vardı. Siyah alnına tel tel dökülen saçları sinsice sırıtışı ve üzerindeki jilet gibi simsiyah takımı ve deri eldivenleriyle buradan olmadığı çok aşikardı.

Ona baktığı an etraftaki herkes bir bir toz olmaya başladı. Seungcheol herkesin bir büyü olduğunu ve bunun sebebinin karşısındaki herif olduğunu anladığında tüm dikkatini ona karşı verdi. Ne olacağını bilmese de her şeye karşı tetikte olmaya çalışıyordu.

"Ne istiyorsun?"

Çatıdaki herif sadece parmağını şıklatmasıyla tüm pazar bir anda kayboldu. Seungcheol o an pazarda değil de eski boş bir sirk alanında olduğunu ancak idrak etti. Asıl anlayamadığı şey ilüzyonun etkisinde buraya kendi ayaklarıyla gelmiş olduğuydu.

"Seninle bir derdim yok sadece cebine gizlediğin şeyi istiyorum."

Seungcheol ona karşı alayla gülümsedi. Gerçekten onu öylece verip gideceğini düşünecek kadar aptal biri miydi bu? Sirkin tahta tribünlerinin en üstünden yavaş yavaş inen kişiye karşı cebini sıkıca tuttu. Asa var olduğu sürece büyü yapmasında hiçbir sıkıntı yoktu. Yani karşısındaki bu soytarıdan daha güçlüydü. Kaybetme şansı yoktu.

"Asanın varlığını hissedemezsin."

Karşısındaki soytarı bir elini ağzına götürüp psikopat gülüşü yaptı. O bir deliydi. Hatta deliden beter bir şeydi. Buna emindi.

"Henüz hissedemem."

Gülüşü bir anda söndü ve ciddi bir hal aldı.

"Henüz."

Bir anda ellerini hızlıca yukarıya savurdu. Sanki havaya yukarıya iter gibi yaptığı hareket ile bir anda etrafını aynalar sarmaya başladı. Seungcheol aynalar arasında pusuya düşmemek için gözünün önüne ilişen girişe doğru hızlıca koşmaya başladı.

Maestro's Spells | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin