Üçüncü Bölüm, Büyüsüz Şehrin Büyücüleri

181 39 18
                                    

Kim Mingyu yoluna devam etmek üzere koruyucuyu arkasında bırakıp bir absolut ve bir insan ile yola çıktığında bu işe nasıl bulaştığını tam olarak bilmiyordu. Gerçekten ucundan kenarından bir şey yakalayabileceği ümidiyle bir şeyler yapıyorlardı.

Rotalarını tekrar maestroya çevirdiklerinde uzun bir yolun sonunda büyücü pazarından çıktılar. Mingyu pazardan sonra yanında iki yeni yetme ile yola devam ederken bir yandan kaybolma ihtimali çok yüksek absolutu önüne alıyor bir yandan da onları yavaşlatan çantayı yükleniyordu.

Sinirliydi. Onlardan fiziksel olarak çok fazla güçlü olması hiç işlerine yaramayacak koca iki çanta taşıyabileceği anlamına mı geliyordu bilmiyordu ve bundan hoşlanmamıştı. Maestroya yetişebileceklerine dair ümidini de kaybediyordu. En azından Seungcheol ile kalmalı ve asayı almasına yardım etmeliydi diye düşünmeden edemiyordu.

Pazarı geçtikten sonraki yola hiçbiri gelmemiş olarak hiç bilmedikleri bir şehirde ilerlerken karşılarına kocaman surlar çıktı. Mingyu devasa metal levhalara baktığında işin içine girecek mekanikler olduğunu bilerek gerildi. Yol gözünde daha da zorlaşmıştı.

"Haritada böyle bir sur gözükmüyor."

Aralarındaki tek insan sırtındaki çantaya uzanıp tabletini çıkardığında Mingyu bir süre burada duracaklarını anlayıp çantaları yere attı. Absolut klavyesinde yazdığı şeyi göstermeye çalışıyordu.

"İçeriden mekaniklerin sesini alıyorum. Çok fazlalar."

Siktir. Yıkık şehre gidebilmek için mekanik bölgesinden geçmeleri gerekeceği detayını kimse düşünmeden çıkmıştı bu yola. Vernon elindeki tablet ile hologram haritayı bir sağa bir sola çeviriyordu.

"Tamamen mekanik şehri değil. İçeride insanlar var ama sadece insanlar. Büyücülerin girmesi yasaklanan mekaniklerin koruması altındaki bir şehir."

Tamamen kapalı olmaması iyi bir şeydi ancak kendilerini hemencecik tehlikeye atamazdı.

"Başka bir yol deneyemez miyiz?"

Vernon her iki tarafını da bakıp haritayı kontrol ederken Mingyu etrafına bakındı. Hava kararmak üzereydi ve bir an önce sığınacak bir yer bulamaları gerekirken bir bu eksikti.

"Soldan devam edebiliriz ancak burası çok büyük bir yer, yolumuz en az üç gün uzar."

İmkanı yoktu. Üç gün uzayacak bir yol maestroyu tamamen kaybetmeleri anlamına geliyordu. Mingyu düşünmeye çalışırken fikirlerini onlarla da paylaştı.

"Hava kararmadan barınacak yer bulmamız lazım."

Üç kafadar düşünürken ilk fikir elindeki klavyesi tüm dünyası olan absoluttan geldi.

"Geceyi geçirmek için geri dönemez miyiz?"

Kendisine gerek kalmadan Vernon ona itiraz etti.

"Hem zaman kaybı hem de büyücü pazarı güvenli değil ayrıca biz dönene kadar gece çoktan bizi zorlar."

Yük falan oluyordu belki ama kafası çalışıyordu. Bir dilsiz, bir güçsüz ve bir aptal olarak gerçekten mükemmel ilerliyorlardı.

"O zaman içeri giriyoruz."

İkisi de sanki grubun başıymış gibi kendisine baktığında Mingyu sıkıntıyla nefes verdi. Bu karar vermekte zorlandığı için değildi. Birazdan başına açacağı belaları bildiğindendi. Metal duvara bakmak için kafasını yukarı kaldırdı. Oldukça yüksekti ama yeterince de değildi.

"Zıplayabilirim belki ama arkasında neyle karşılaşabilirim bilmiyorum."

Vernon dudak büzdü.

"Bizim oraya ulaşabilmemizin imkanı yok."

Maestro's Spells | SeventeenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin