Lee Chan hayatının büyük bir kısmında seslere karşı aşırı duyarlı bir hayat sürse de kendi açısından tamamen sessizliğe gömülmüştü. Başta bundan çok rahatsız olsa ve kendini büyülenmekten çok lanetlenmiş gibi hissetse de alışmıştı. Kendisine dair hiçbir ses çıkmıyordu. Ne konuşma, ne bağırma ne de ayak sesi gibi hiçbir şeyi yoktu. Varlığını kanıtlayan tek şey görüntüsüydü.
Başta bunun bir büyüden çok ceza olarak düşünse de kimsenin duyamadığı o büyüler ve eşsiz sesler karşısında o kadar da şanssız olduğunu düşünmüyordu. Evet sessizlik kötüydü ve bazen sesler karşısında içi dahi ürperiyordu ancak şu an için bu duruma itiraz edebilme gibi bir şansı da yoktu.
Eğer ona bir gün konuşabilme tercihi verselerdi mutlak ses gücünden vazgeçer miydi emin değildi. Kimse de böyle bir teklif sunmadığı için bunun üzerine kafa yormuyor ve sadece işini yapıyordu. İşinden kastı önemli bir şey değildi aslında ancak ona büyük şeyler vaat eden biri için yardımcı olmak iş sayılır mıydı tartışılırdı.
O gün de gece yarısı olduğunda buluşacağı yere hızlı ama sessizce gittiğinde Vernon demir tellerin önünde diz çökmüş bekliyordu. Chan geldiğini fark etmesi ve korkmaması için önce görüş hizasına girip ardından yaklaşmaya başladı. Gördüğü en deli ve başıboş insanlardan biriyle tekrar vakit geçirmek üzereydi.
"Tam vaktinde."
Fısıldayarak, neredeyse hiç ses çıkarmadan söylediği basit şeyi Chan çok rahat bir şekilde duydu. Derin bir nefes aldı.
"Gelecektim tabiki de."
Dudakları her ne kadar oynasa da hatta Chan kendi sesini duysa da ona tamamen bir boşluk olarak gitmişti.
"Dino."
Bir de bu mesele vardı. Chan göz devirdi. Onu duyamadığı için ismini de bilmiyordu. Yazıyla gösterip söyleme fırsatı bulamadan da Vernon aklına gelen ilk lakabı takmış ve gerçek ismini öğrenmiş olmasına rağmen lakabı sürdürmeye devam etmişti.
"İçeri girmeden önce şunu deneyelim."
Vernon'un çantasından çıkardığı tasma gibi şeye gözünün ucuyla baktı. Ona ses verebilecek en azından konuşmasını herkesin duyabileceği bir frekansa çevirebilecek bir şey üzerine çalışıyordu. Yine de bunun tasmaya benzemesinden hoşnut değildi. Yüz ifadesinden karşısındaki de bunu anlamış gibiydi.
"Tasmaya benziyor farkındayım ama ses tellerinin titreşimini en doğru şekilde alabilmesi için boğazına iyice sabit olması lazım."
Söylediklerinin mantıklı bir şeyler olduğunu düşünerek tasmayı alıp gösterdiği gibi boğazına taktı. Bir an konuşabileceğini düşününce gereksiz heyecanlanmaya başladı.
"Hadi bir şeyler söyle."
Kendisinden daha heyecanla bakan çocuğa baktı. Chan bir an heyecandan konuşmayı unutmuş gibi hissetti.
"Vernon."
Seslenmesinin dışarıya yansımasını beklerken tamamen tepkisiz birkaç saniye içerisinde Dino aklının derinliklerinde çok yüksek bir ses duymaya başladı. Sesin ne olduğunu anlamak için dikkat kesildi. Sanki devasa bir fabrika veya makine patlamadan önce aşırı yüklenmiş gibi mekanik sesti. Ardından bu sesin boğazındaki aletten geldiğini fark etti.
"Çalışmadı sanırım."
Tasmayı boğazından çıkarıp köşeye attığında Vernon ne olduğunu anlamamış gibi önce ona bakıp alete uzanmak istedi. Chan hava kaçırır gibi ses çıkaran tasmayı tutmaması için Vernon'un kolunu tuttuğunda kendisine bakmasını sağlayıp başını iki yana salladı. Tam o sırada tasma sudan çıkmış balık gibi bir o yana bir bu yana kendini atıp yüzlerce parçaya ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maestro's Spells | Seventeen
FanficRobotların ele geçirdiği bir dünyada kendilerini korumaya çalışan insanların bazıları maestro isimli olağanüstü müzikal varlıkların büyülerinin etkisinde kalarak özgürlük savaşı verirler.