İzmir
Ağzıma tıktığım peynirli minik poğaçalardan bir tane daha tıktım. Eşdeğer olarak Eslem'in sesini duydum. "Bahar hala, sen dükkanını açsana bunun. Çok iyi yapıyorsun." Bir saniye kadar bekledi. "Ellerine sağlık bu arada."
Ben lokmamı yutarken halam konuştu. "Afiyet olsun kuzularım benim. Yarasın size. Topak topak et olsun."
"Hala lütfen o son cümleni söyleme. En son sana geldiğimizde iki kilo almıştım." Lafını bitirdikten sonra ağzına bir sarma daha attı Gizem. Halam da Gizem'e cevap verdi. "İyi ya kızım işte. Güç, kuvvet kazandırır."
"O söylediğin güç, kuvvet bana lazım değil Bahar hala. Lazımsa Eslem'e lazım; bana fizik gerek, ses gerek."
"Haklı" dedim halama dönüp.
"Tamam, kızlar yaa gitmeyin kadının üzerine, yapıyorsa iyiliğiniz için yapıyor." dedi Eslem.
Bu sırada Gizem konuyu dağıtmak için ağzındaki lokmayı yuttu ve konuşmaya başladı. "Tamam, konuyu değiştiriyorum o zaman." Halama döndü ve o can alıcı soruyu sordu. "Dedikodu var mı?"
"Var kız, olmaz olur mu? Dün neler öğrendim bir bilseniz?"
"Ay, ne oldu? Ne oldu?" diye heyecanla sordum.
"Bizim Naciye'nin torunu Defne var ya, işte o dördüncüyü doğurmuş!"
"Ne?" derken boş bulunduğumdan lokmam boğazıma kaçtı. Bir iki kere sağlam öksürdüm. Diğerleri dedikodunun büyüklüğüne takılmış olmalı ki beni tam ölmeden önce fark ettiler. Eslem yanıma geliyordu aslında, ama yanımda duran Gizem aramızda Çin Seddi misali durduğu için bana ulaşması mümkün değildi. Neyse ki ben ölmeden kızlar benim sırtıma vurup boğazımdaki lokmayı çıkartmama yardım etmişlerdi.
"Al kuzum, su iç." dediğini duydum halamın. Gözlerimi açınca gözlerimin karardığını fark ettim ve bardağı almak için elimi boşlukta gezdirdim. Elimi birisinin eli tuttu ve bardağı elime verdi. Birisinin "Gözün mü karardı?" dediğini duydum. Gizem olmalıydı.
Bardağı ağzıma doğru götürürken kafamı salladım. Sudan iki yudum içip gözümü açtım. "İyiyim merak etmeyin." Gözümü açtım. Karşımda halam vardı. Göz göze gelince güldüm.
Ne işler çevirmiştik seninle be hala.
"Niye güldün?" dedi halam. "Niyesi mi var?" dedim. "Toplanmışsınız başıma, gözlerime bakıyorsunuz. Sizinle yaşadığım anılar aklıma geldi."
"Ay ne bileyim ben! Kafayı sıyırma da." Küçük bir kahkaha attık halamın lafına.
"Neyse neyse." diye araya giren Gizem'di bu sefer. "Harbi dördüncüyü mü doğurmuş?"
"Evet, doğurmuş." Burada bize imasını yapmadan da geçmedi. "Sizden üç yaş büyük ama dördüncüyü doğuruyor baksanıza."
"Hiç öyle imalarla yaklaşma Bahar hala senin de hikayeni biliyoruz." dedi Gizem. Doğruydu. Biliyorduk Bahar Hanım'ında hikayesini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDELEN
Random"Aslında bu hikaye şimdi başlamamıştı. Geçmişte bu hikayenin içindeydi..." Düzenlenecektir.