Uyarı: Bu bölüm fazlasıyla dram ve cringe hareketler, sözler içermektedir.
Geçmiş-2019
Gözleri kapalı olan annemin ağzı tıpkı gözleri gibi hava maskesiyle kapalıydı. Annemin göz altları morarmış, dudakları kurumuş ve çatlamıştı. Kemoterapi'den dolayı saçları dökülmüş; kel kalmıştı. Güzel siyah saçları gitmişti. Yanakları zayıflıktan çökmüştü.
Son bir yıldır aşırı iştah kaybı yaşıyordu ve kilosu 60'dan 47'ye düşmüştü. Zayıflıktan bir deri bir kemik kalmıştı. Kasları son zamanlarda fazlasıyla gevşediği için yürüyemiyordu. Tuvalete bile gidemiyordu.
Sık sık kanlı kusuyordu. Zaten konuşamıyordu ama konuştuğunda da hırıltılıydı. Sanki boğazında öksürükler birikmişti. Ama hırıltının nedeni öksürük olmazdı çünkü zaten her saniye öksürüyordu.
Sadece 46 yaşındaydı ama kel ve hasta olması onu neredeyse on yıl yaşlandırmıştı görünüş olarak. Işıl ışıl olan teni solmuş ve çökmüştü. Fazlasıyla kırışıklar meydana gelmişti.
Yemek bile yemiyordu. En son ne zaman doğru dürüst yemek yediğini bile hatırlamıyordum. Ya yemiyor ya da yiyordu ama yediğinde de yutamadığını söyleyerek yemeği reddediyordu. Yutma güçlülüğü çekiyordu.
Serum takılı eli sürekli karnındaydı. Dediğine göre yanıyormuş midesi. Hatta bazı geceler bu yanma hissinden uyuyamıyordu. Sürekli acı dolu iniltiler çıkıyordu ağzından.
Elini okşadığımda hiçbir tepki vermedi. Bense her zamanki gibi ağlıyordum. Ders mi çalışacağım geçimimi mi sağlayacağım? Anneme mi bakacağım yoksa evleri mi temizleyeceğim? Elbette, annemin sağlığı her şeyden öncelikliydi. Bu yüzden günümün yüzde yetmişini annemle geçiriyordum. Bazen ya ders çalışıyor ya da para kazanmak için evlere temizliğe gidiyordum.
Şu an tepki vermiyordu ama biliyor ve hissediyordum ki beni duyuyordu. "Anne," dedim derdimi anlatmaya başlayarak. Beni duyduğunu bildiğim için dertlerimi anlatıyordum ona. "Birkaç gün önce hoca sınav yapmıştı, 100 almışım." Buruk bir gülümseme peyda oldu dudaklarımda. "Hem de sınıfta 100 alan tek kişi benim, biliyor musun!?"
Bunu der demez elimde bir sıkılma hissettim. Şok içinde elime baktığımda annemin elimi sıktığını gördüm. "Anne! Elimi sıktın anne!" Yüzüne baktığımda herhangi bir mimik oynaması göremedim. Ama olsun, elimi tutmuştu!
Sevinçle konuşmaya devam ettim: "Bir de Erdenay diye bir çocuk vardı, hatırlıyor musun? Hatırlamıyorsan da sıkıntı değil, bana geçen seneden beri yürüyordu. Benden hoşlandığını söyledi! Bana beyaz gül almış anne!"
Gülerek anneme yaşadıklarımı anlattım. Neler olup bittiğini, Erdenay'ı... Hepsini de dinledi canım annem. Sorgusuz sualsiz hem de.
"İşte böyle," dedim. "Erdenay'la artık birlikteyiz. Bana çok değer veriyor. Geçen gün karnımın ağrıdığını söylediğimde bana ağrı kesici almıştı."
Biraz daha konuştuğumda yorulduğumu ve uykumun geldiğini hissettim. Bu yüzden hasta yatağının yanındaki koltuğa uzandım. Annemin güzel yüzünü seyrederek ve en son dün gördüğüm kahve gözlerini hayal ederek uyudum.
Bu sabah kötü bir hisle uyanmıştım ama şimdi hepsi geçmişti.