Nöbeti bitip de sabaha karşı bölük yatakhanesine gelir gelmez kendini yatağa attı Frederick. Soğuk ve uykusuzluktan ziyade zihnini sakinleştirmek ve anlam veremediği her şeyi beyninden uzaklaştırmak istiyordu aslında. Beyninin içi askeri marşların yanında anlamsız köy şarkıları da çalıyordu sanki. Yer ve deniz karışmış ve ikisinin de ortasında ne olduğu belirsiz bir alanda duruyor gibiydi tam da o anlarda.
Öğlen saatleri geldiğinde belli belirsiz kulağına dolan bağırışlar üzerine açtı gözünü. Bir süre anlamsızca etrafa göz gezdirdi aylak aylak. Neden sonra sesler biraz daha dikkatini çektiğinde iyice kulak kabarttı.
Gelen seslere bakılırsa dışarıda ya bir kavga vardı ya da başlamak üzereydi. İnsanların birbirlerine karşı heyecanla seslendiğini ve zaman zaman tonun yükseldiğini fark edebiliyordu yatağından bile.
Ayağa kalkıp üstünü giyinmeye başladığında merakı da iyice artmıştı. Normalde bu saatlerde birkaç aylak askerin daha yataklarda uyukladığına şahit olması gerektiğini düşündü. Lakin kendinden başka kimse yoktu etraflarda.
Üniformasını üstüne geçirir geçirmez sesin hangi taraftan geldiğini de hemen fark etti. 70-80 metre ötede normalde Ruslarla Almanlar arasında sürekli el değiştiren düzlük bir bölgede bir sürü asker yığılmış anlamsız tezahüratlar yapıyorlardı.
Tam oraya doğru yürümeye başlamıştı ki yanından koşan birkaç asker yüzünden dengesini kaybedecek gibi oldu. Kara batan botlarından biri kaymasına engel olmasa düşecekti belki de. "Ne var orada?" diye seslendi hızla yanından uzaklaşan askerlere. "Neler oluyor?"
Nefes nefese kalmış askerlerden biri bir an durup arkasına baktı. Ruslar dedi sonra heyecanlı bir şekilde. O Ruslar dediği anda Frederick'in damarlarına adrenalin salgılanmaya başlamıştı bile. Devamını duymak için kaşlarını çatıp askerin yüzüne kilitledi bakışlarını.
Ruslar dedi asker bir kez daha. "Bizimkilerle futbol maçı yapıyorlar. Bizimkiler kazanacak galiba!"
Bunları der demez arkasına bakmadan koşmaya devam etti. "Maç..." diye mırıldandı Frederick. "Ruslar ile maç yapıyorlar demek!?" Yüzünde oluşan tebessüm en masum ve neşeli tebessümlerinden biriydi o anlarda.
Neden olduğunu bilmeden o da hızlandırdı adımlarını. "Ruslar burada ve savaş için değil. Bizim askerlerle futbol maçı yapıyorlar. Ruslar... Burada..."
Neşeli adımlarla giderek hızlanırken karda kaymamak için neredeyse hiç dikkat etmiyordu artık. Acele ama sahiden acele bir halde maçın oynandığı yere attı kendini bir şekilde.
Ortalık adeta kıyamet yeri gibiydi. Kaç kişi topun peşinde kaç kişi sadece tezahurat yapıyor anlamasına imkan yoktu hiç kimsenin. Kendilerini oyuna öylesine kaptırmışlardı ki yıllardır birbirlerine mermi sıkan askerler değil de 15 yaşında çocuklar karşı mahallenin çocuklarıyla maç yapıyordu adeta.
Frederick gözleriyle etrafı hızla kolaçan ediyordu buraya ulaştığı ilk andan beri. O an yanına gidip neyi aradığını sorsaydınız muhtemelen size bir cevap da veremezdi tabii. Beyni farkında olmasa da yüreğinin görmeyi dilediği şey gözlerinin önünde belirmesini beklediği tek şeydi.
Baktı baktı baktı.
Yüzündeki tebessüm giderek kaybolurken gözleri de yorgun düşmüştü. Rus askerler, Almanlar... Hepsinin yüzünü teker teker taradı. Ne maç ne de iki düşman ulusun askerlerinin bu samimiyeti umurundaydı. Maç hala devam ederken arkasını dönüp yeniden yatakhanenin yolunu tutmaya başladı.
"Yuri..." diye fısıldadı belli belirsiz. "Neredesin?"
Tam bu saatlerden General Holfman kalın purosundan sömürürcesine nefesler çekerken Hildenburg'dan gelen yeni telgrafı okuyordu. Ana taarruz ve ordu planları konusunu geçtikten sonra en merak ettiği yere geldi nihayet. "Olabildiğince gizlilik içinde yapmanız lazım" diye yazmıştı ilk önce Feldmareşal Hildenburg. Ve şöyle devam ediyordu yazının kalanı;
Ulusumuzun yiğitlik ve kahramanlıklarla dolu tarihi en önemli anlarından birine sizin kumandanlığınız ile şahitlik edecek. Bütün rütbeli subaylarınıza barış görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının kesin olduğunu derhal bildirin. Askerlerin disiplinini ve bölük teşkilatlanmasını düşmanın dikkatini çekmeyecek şekilde yeniden harp düzeni seviyesine getirin.
Kesin tarihi size daha sonra bildireceğiz ama iki hafta içinde tüm hazırlıkların bitmiş olması kesin emirdir.
Lanet olsun diye ağzında kalan tütünleri tükürerek söylendi General Holfman. Hala bir tarih vermiyor bana. Bu sirke daha ne kadar müsaade edecekler. Sonra da vereceği cevabı kaleme almaya başladı.
Bütün hazırlıklarım yarın bir taarruz emri geleceği üzerine kuruludur. Ruslarla bir barış vatana ihanet olacaktır. Çok yaşa kutsal Almanya!
"Teğmen Rosenberg! İçeri gelin!"
General'in kükrercesine çıkan sesini duyan teğmen hızla içeriye girdi. Bu anı o kadar sık yaşıyordu ki bir makineymiş gibi otomatik hareketlerle yapmıştı bunu. Topuk selamı odada yankılanırken bir aşığın sevgilisinin arzularını dinlemesi ile bir köpeğin sahibinden beklediği kemiği merak ederek ona bakması arası bir ifadeyle kumandanına bakıyordu. O generalin karşısında bu kadar hürmetkar iken dünkü o disiplinsiz askerin kendisine bakışları geldi aklına bir an. Sebastian Schmit diye geçirdi içinden tiksintiyle. Bir fırsat bulup onu pataklamak için fazlasıyla istekliydi.
Bu telgrafı derhal Berlin'e Feldmareşal'e iletin.
Teğmen emri anladığını belli eden bir topuk selamı daha verdikten sonra tam odadan çıkacaktı ki General'in konuşmaya yeniden başladığını duydu.
"Sebastian Schmit..." dedi general ondan beklenilmeyecek kadar kısık bir sesle. "Ona ileri hatlarda sabaha kadar bir nöbet daha yaz. Ben aksi bir emir verene kadar ileri hatlarda nöbet tutmasını istiyorum. Gerçek bir Alman nasıl olunur iyice anlamasını sağla onun!"
Teğmen Rosenberg generalin odasından çıkarken neşesinden neredeyse şarkı söyleyecekti. Ne var ki hayatında hiçbir zaman bir köylü şarkısı veya neşeli bir dans müziği dinlememişti bile. Sadece ama sadece askeri marşlar biliyordu. O an bunun eksikliğinin farkında değildi tabii. Birkaç dize Alte Kamaradan mırıldandı. Sonra ona yeterli gelmemiş olacak ki daha heybetli bir şeyler söylemek istedi. Islıklar çalarak Frederickus Rex söylemeye başladı. Eski Alman krallarından Kral Frederick için yazılmış bir marş.
Kral Frederik, çelenkler şanı ile bezenmiş
Keşke yağma için daha sık izin versen
Kral Frederik, kahramanım ve kralım,
Senin için şeytanı bozguna uğratırızBir erkek başka bir erkek için yazılmış bir şarkıyı kalbi heyecandan titrerken ve tüm duyguları damarlarının sınırlarını zorlarken söylüyordu ve bu herkes için olabildiğince normaldi o anlarda. Teğmen kendini gerçek bir erkek gibi hissetti hiç şüphesiz ve kendi Kaiser'ini düşündü gözleri dolarak. Ona layık bir erkek olabilmek için her şeyi yapmaya nasıl da hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Ateş
Historical FictionSavaş dünyanın en saçma icadıydı. İnsan huzur içinde yaşamanın büyüsünü bozmaya o kadar meraklıydı ki her çağda savaşacak bir şeytan bulmayı başardı kendine. O şeytanın aslında kendi içinde de olduğunu unutarak. O şeytanın aslında sahte olduğunu unu...