9- İFADE

5 3 0
                                    

Sıkılmıştı Derya, artık sevmiyordu bu işi. Ki zaten sevilecek bir yanı kalmamıştı. Sahadayken başına çok bela geldiği, tüm düşmanlarının onu öldürmek istediği için masa başına hapsedilmişti. Oysaki Derya sahada olmayı daha çok seviyordu. Yaptığı bir işin, en azından kazandığı paranın bir anlamı oluyordu ona göre.

Ya da kafası şuan çok karışık olduğu için böyle düşünüyordu. Yaptığı çok bir iş yoktu, boş boş oturuyordu. Ofisin kapısına tıklatıldı, "Gel!" karşılığını verdi. Okan komiser kapıyı açıp pervaza yaslandı. "Ohoo, sen oturuyor musun, ifadeyi kim alacak sorguya kim girecek?" dedi. Derya masasından destek alarak sandalyesini geriye ittirdi, "Kimi getirdiniz?" dedi.

Ayağa kalkıp, kıvrımlı vücudunu Okan'ın karşısında durdurdu, Okan "Maho!" dedi. Derya duvar saatine baktı, "Saat on bir." dedi. "Bir buçuk saatte biter mi?"

"Biter herhalde, zaten beraber olacağız." dedi Okan. Derya başını salladı, "Rahata alışmışım, üşendim." dedi kapıdan çıkarken. Okan ona arkasından bakıp gülümsedi, birlikte sorgu odasına girdiler. 

Filmlerdeki gibi; simsiyah bir oda ve yukarıda sadece suçluyu aydınlatan bir floresan lamba. Karşılarında oturan adam tüm ülke çapında aranıyordu. Onu Okan yakalamıştı. Derya Okan'a elini uzatıp, "Tebrikler." dedi, "Amir seni ödüllendirmeli." 

Okan'la tokalaştıktan sonra ellerini siyah masaya koydu: "Anlat bakalım Maho..." dedi, "Gerçi senin on sözünün onu da yalan olur ama..." 

Maho konuşmadı ama "Susma hakkımı kullanacağım." dedi. Derya alaycı bir gülümsemeyle, "Dosya kabarık, hangisine ne yalan uydurabilirsin?" dedi. Okan da Derya'nın yanına onun gibi durdu, "Bence bu konuşur." dedi. "Naz yapıyor, bir Okan yumruğunun tadına baksa...",

Derya elini kaldırdı, "Vur emrin yok!" dedi, "Ödül diye ceza almak istemezsin diye umuyorum."

"Haklısın Derya..."

"Öyleyimdir."

Maho'ya bakmaya başladılar, sadece baktılar, zaten tüm suçlarını biliyorlardı, prosedür sebebiyle böyle öküzün trene baktığı gibi ona bakıyorlardı. Derya bugün saçlarını topuz yapmıştı, yüzünün iki yanından iki adet perçem bırakmıştı. Siyah saten gömlek ve üzerine kumaş ceket giymişti. Gömleğinin bir düğmesini boynundaki kolyeyi göstermek için açık bırakmıştı. 

Maho göz hapsine dayanamayacak gibi, "Tamam!" dedi. "Her şeyi ben planladım, engel koyduğunuz tüm planları ben yaptım. Bir tek Galata Planı benim değil, o... O planı yapanı tanımıyorum." 

"Biz tanıyoruz sen merak etme." dedi Okan. "Silah desteğini, para yardımını kimden alıyorsunuz?" Derya sorma gereği duymuştu. "İşin içinde uyuşturucu da var ama sen bunları söyle biz diğerlerini de buluruz."

Ona yardım ediyor gibi konuşmuştu, Okan Derya'ya baktı, "Afalladın..." dedi. "Karşında mağdur yok, suçlu var."

Derya kendini silkeledi, "Sen devam edebilir misin, ben istifa dilekçesi daha yazacağım." dedi. Okan başını salladı, "Devam ederim ama dilekçe yazma kabul olmuyor." 

Derya, "Şunun yanında daha fazla konuşmayalım bu konuyu." dedi, kendini dışarı atıp derin bir nefes aldı o sırada Candar'ı elinde bir dosyayla merkezin kapısından içeri girerken gördü, ona dönüp durdu.

Candar da onu görünce durdu. İkisi de aynı anda, "Senin burada ne işin var?" dedi...

Derya, "Burası benim iş yerim." dedi Candar'ın kendisiyle aynı anda sorduğu soruya cevap niteliğinde. Candar şaşırmıştı, "Polis olduğunu bilmiyordum." dedi. Derya gülümsedi, "Senin burada ne işin var?" dedi.

Candar gülümsedi, "Bir tanıdığım var, onu görmeye geldim." dedi. Derya dosyayı işaret etti, "O nedir?" dedi. Candar dosyaya baktı, "Hastane raporları." dedi, "Ben arkadaşımı bekletmeyeyim." 

Derya başını salladı, "Tabii ki..." 


O, Kahveyi Sütlü Sever... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin