11- SİGORTA

2 1 0
                                    

"Nasıl yaparsın böyle bir şeyi, üç kuruş için devlet mi satılır, devlet daha fazlasını vermiyor mu?"

Derya kendini koltuğa bıraktı, ellerini alnına koyup, başını germişti. Gözlerini kapatıp sabır çekti, Barlas kafasını kaldırıp, "Derya anlasana beni, tehdit ettiler diyorum ya!" diyerek savundu kendini.

"Tehdit etmemişler ki, para vermişler sana!" dedi Derya, "Tüm görevi hiç ettin abi, tüm görevi daha Galata'nın altındaki olay çözülmeden fire verdin!"

Barlas konuşmadı, Derya ayağa kalktı, ellerini beline koyup, salonun ortasında volta atmaya başladı, "O kadar didindim, Okan komisere deli gibi seni anlattım vatanına toprağına sadık adamdır diye, sen ne yaptın?" dedi, "Devleti sattın!

"Kendimi paraladım sana güvensinler, iş versinler diye!" dedi, "Ama hata bende, bıraksaydım da babam başının etini yemeye devam etseydi, ne mutlulardı halbuki oğlumuzun bir işi var diye!"

Barlas başını ellerinin arasına aldı, "Özür dilerim!" dedi. Derya onun yakalarını tuttu, "Özür?" dedi, "Özür, kimden, neyden özür diliyorsun aptal? Kaç tane sırrı vermişsin, şimdi bir de gelmiş özür diliyorsun öyle mi?"

Barlas kız kardeşinin gözlerine bakarak, "Ölsem miydi Derya? " dedi, Derya ellerini yanaklarına koydu, "Sen beni onların gözünde küçük düşürdün ama..." dedi. "Şimdi ne olacak, ikimizi de hain ilan ederler, atarlar."

Barlas vücudunu dikleştirdi, "Senlik bir durum yok Derya, her şeyi ben üstüme alırım, zaten benim yüzümden oldu bunlar."

Derya abisinin mavi gözlerine baktı, "Bir de ben mi üstüme alacaktım?" dedi, "Tabii ki sen alacaksın. Zaten devleti de sen sattın!"

Ayağa kalktı, "Eskisi gibi abi kardeş miyiz?" abisine baktı, kendisine sorulan soruya bir cevabı yoktu şuan onu düşünmüyordu, "Şarap var ister misin?" dedi abisine. Barlas başını salladı, "İsterim." dedi, Derya başını salladı, "İçmeyiver, yeteri kadar zıkkımlanmışsın!"

"Derya!" dedi Barlas söylenir gibi, artık peltekleşmeye başlamıştı, Derya kanepeyi gösterip, "Şuraya kıvrıl, zıbar!" dedi, "Benim sinirlerimi bozma!"

Derya kapının yanındaki konsolun üzerindeki şarap şişesini alıp mutfağa gitti, Candar kafasını yeteri kadar karıştırdığı yetmiyormuş gibi bir de bu çıkmıştı şimdi.

Dolaptan kadehini çıkarıp, şarap şişesinin mantar kapağını çıkardı. Zaten dolu olan kafasını bir şekilde boşaltmalıydı ama böyle bir şekil ona hiç uygun değildi.

Eğlencesine, tadım zevki için çoğu zaman  şarap içerdi ama uzun zaman sonra en azından üniversite sonrası ilk defa kafasını dağıtmak için açmıştı şarap şişesini. Bu durum hiç hoşuna gitmemişti.

Kadehi doldururken bir tıkırtı sesi duydu, anında ışıklar kapandı, "Hay böyle işin!"

Eline bir fener aldı, sigortaları kontrol etti ama atan ya da kopan hiçbir şey yoktu.

Arkasından biri onu boynundan kavrayıp, ağzını kapattı, "Sessiz sessiz!" Derya o tanıdık sesi duyunca sakinleşti, onu tutan bedenden kurtulup yere düşürdüğü feneri aldı. Karşındaki bedene ışığı doğrultup, "Sen burayı nereden buldun?" dedi.

"Bugün adresini aldım karakoldan." dedi. "Almak biraz zor oldu ama almayı başardım. İçeride biri mi vardı, yanlış bir zamanda mı uğradım?"

Derya, "Candar sigortaya ne yaptın?" dedi. Candar, elini sigortaya atıp iki tuşa bastı. Işıklar açıldığında Derya bir çift kehribarla karşılaştı. Candar gülümsüyordu, "Özür dilerim, korkuttuysam, içerideki kim bu arada?"

"Abim..." dedi Derya, "Şarap ister misin?"

"Abinle tartışıyor gibiydiniz." dedi Candar.

"Klasik abi kardeş tartışmalarından bir tanesi, alkol kullanmış biraz fazla kaçırmış eve gidememiş ben de ona kızıyordum." diye konuştu Derya, "Şarap ister misin demiştim?"

Candar başını salladı, "Taze mi?" dedi, Derya mutfağa giderken Candar da onu takip etti. Mutfağın kapısında durduğu an, parmağındaki gümüş alyansı fark etti. Dişlerini sıkıp yüzüğü hızlıca çıkarıp cebine attı.

Zaten evden de zor çıkmıştı, Miray yakasını zor bırakmıştı. İlle de kocasının yanında durmasını istiyordu ama Candar'ın şuan işleri muhimdi.

Derya bir kadeh daha çıkardı dolaptan, kadehleri masaya koyup, şarap şişesini kavradı elleriyle, Candar mutfak kapısından sessizce geçip bir sandalyeye oturdu.

Derya kadehleri doldurup Candar'a baktı, "Gecenin bu vaktinde hayırdır?" dedi. Candar kadehi alıp arkasına yaslandı, "İstemiyorsan gidebilirim?"

"Ha yok, zaten ben davet ettim ama..." dedi Derya, "İçeri nasıl girdin sen?"

Candar, "Kapı açıktı, sanırım abin açık bıraktı..." dedi, "Ben de içeri girdim, saldırıya uğramış olma ihtimalini hesap ettim, malum tartışma sesini de işitince sigortayı kapatmak bana çok cazip geldi."

Derya başını sallayıp onun karşısına oturdu, kadehini yudumlayıp, "Öyle olsun, sen ne için gelmiştin?" diye sordu.

Candar, "Sana sırrımı açıklamak için izin istedim..." dedi.

"Netice ne?" dedi Derya, meraklı gözlerini onun kehribarlarına dikti, Candar sakin bir dille, "İzin vermediler..." dedi.

Derya'nın hevesi kırılmış, "Bunu söylemek için mi geldin buraya kadar?" dedi. Candar başını salladı, "Evet, telefon kullanmıyorum, bir de bu ara kafeye hiç gelmiyorsun onu merak ettim."

Derya kadehini ince tarafından tutup çevirmeye başladı, masaya sürtünerek yavaş yavaş dönen kadehe bakarak, "Çalışıyorum, mesai çıkışları yoğun oluyorum..." dedi.

"Derya, bu zamana kadar da çalışıyordun, iş yerinde bir engel falan mı var, kafeyle alakalı?"

Derya başını kaldırdı, "Sen devletin adamı mısın?"  dedi, "İş yerinde yani merkezde bana o kafeye gittiğim sürece devletin bir adamıyla temas halinde bulunduğum söylendi, o adam sen misin?"

Candar derin bir nefes aldı, "Evet o adamım." dedi. Derya, "O adam olsan bunu rahat rahat söylebilir miydin, madem söyleyebilirdin bana neden bahsetmedin?

Candar gülümsedi, "Değilim, o adam olmadığım için rahat rahat 'o adamım' diyebiliyorum." dedi. Derya ona baktı, "Anladım Candar." diye söylendi...












O, Kahveyi Sütlü Sever... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin