küçük bir uyarı
smut sahne içeriyor.🃏
say my name
all i wanna do is hear you scream in pain
say my name
i promise i'll love you if you do it
so do it for merosenfeld — do it for me
"mideni mi bulandırdım yoksa?" öptüğü dudaklardan kendini geri çektiğinde sırıtarak şoka uğramış jisung'un yüz ifadelerini inceliyordu minho.
neredeyse dakikalardır asıldığı dudaklardan alamadığı karşılığın sıkıcılığı yüzünden ayağa kalktığında önce kenara fırlattığı bıçağını almıştı, sonrasında ise tehdit etmek amaçlı yerde yatmaya devam eden jisung'un suratına doğru da sallamıştı. "parayı devret, işi çabuk bitirelim. ne dersin?" sinir bozucu bir gülümsemesi olduğunu bildiğinden dolayı tam da bu kozunu kullanmıştı saniyeler içinde. elbette kumarda kaybettiği paranın bedelini almadan öldürecek değildi. tabii jisung da bunu anlamayacak kadar aptal değildi.
"parayı aldığın gibi öldüreceksin yani?"
"hayır seni serbest bırakacağım."
"siktir oradan, niyetin böyle olsaydı baştan da belirtirdin. hem parama el koyup hem de canımı mı vereceğim sanıyorsun sik beyinli?" jisung kendisine doğru sallanan bıçağı umursamadan ayağa kalktığında karşısında resmen bir ergenle inatlaşıyor gibi hissediyordu. belki de jungkook'un gördüğü cesetleri görseydi böyle dik başlılıkla konuşmaya devam edemeyecekti, kim bilir. elbette bu cesaretinin sebebi kendisini öldüreceğine inanmayışından geliyordu. bu kadar büyük cesaretinin olması karşı tarafı küçültüyor sanıyordu ki aynen öyle de oluyordu. minho kendisinden korkmayan bu genç oğlana en ağır işkencelerle karşılık vermeyi öyle istiyordu ki içinde patlamaya hazır volkan misali bir öfke büyüyordu.
jisung tellerle çevrili etrafa bakınırken buradan çıkabilmenin bir yolu olduğuna inanıyordu, kendisiyle birlikte saatlerce kalacak değildi illa ki bir çıkış yer ayarlamış olmalıydı. "sen beni hafife mi alıyorsun?" diyen minho'nun sesi kulaklarına ulaştığında tebessümü yüzüne yerleşmişti hızlıca. "üzgünüm, bir şoför öldürmek senin için yeterince illegal olmuştur, eminim mide bulantısından kendini zor toparlamışsındır. hadi beni ve kuzenimi bırak gidelim, korkma kimseye bir adam öldürdüğünüzü söylemem bundan çekiniyorsan. polise de ihbar etmeyeceğim." tebessümünü gittikçe geniş bir gülümseye bıraktığında gerçekten de dalga geçer gibi konuşuyordu jisung.
minho susmasını beklediği jisung'a boş bakışlar atarken aynı zamanda da sıkıntıyla iç çekmişti. dudaklarını yalayıp hemen ardından birbirine bastırdığında paraya nasıl el koyacağını düşünüyordu, tabii o sıra jisung hâlâ kapatmadığı çenesiyle konuşmaya devam ediyordu. "pekâlâ, şu siktiğimin ağzını sustur gitmene izin vereceğim." demişti minho, yavaştan da migreni vuruyordu. kendisine inanamaz gözlerle bakan genç oğlana ciddi görünmek adına yüz ifadesindeki donukluktan ödün vermeyerek sanki onu gerçekten de bırakacak güveni vermeye çalışmıştı, ve jisung bunu yiyecek kadar da aklı havada sevinmişti. "baştan söylesene, gerçekten de beni öldüreceğini falan düşünmüştüm. tahmin ederim yaşıtızdır ve sen gençliğinden olmak istemediğin için vazgeçiyorsun, aferin sana... ismin neydi? minho değil mi? aferin sana minho."