Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar.
°°°
Şimdiki ZamanTeneffüs bittikten sonra tekrar bahçeye sıralara geçmiştik. Az önceki kız eğitmen peşinde 7 kişiyle beraber karşımızda durmuştu. Ardından bir eşleştirme yapılmış ve tılsımı az çok benzeyen kişiler birbirleriyle eş olmuştu. O ikisi beraber çalışarak tılsımlarını geliştireceklerdi.
Beş dakika sonra bütün eşler birbirlerinden biraz uzaklaşarak eğitmenimin karşısında durmuştu. Ve şansa bakın ki ben Leyla ile eş olmuştum.
İlk dersin hepsini Leyla'nın tılsımlarını göstermesi için artırmıştık. Birini gösterse başka bir şey çıkıyordu. Eğitmen Leyla'yla ilgilenirken ben de bir köşeye oturup onları izlemiştim. Arada bir gözüm Yağız'ın olduğu tarafa kaymıştı.
Yağız, Cansu ile eş olmuştu. Kız toprağı bükerek ona şekil verebiliyordu. Ders boyunca bunu yaptığı için ve gözüm neredeyse ve an orada olduğu için bu artık aklıma kazınmıştı. Kız kendi tılsımıyla eğitmene birkaç savaş hareketi gösterdikten sonra sıra Yağız'a geçmişti.
Ben daha da bir dikkat kesilirken Yağız yerde bulduğu sivri bir taşı avucunun içine aldı. Eğitmenden bakışlarıyla onay aldıktan sonra gözünü elindeki taşa sabitledi. Taştan parıltılar yükseldiğinde Yağız diğer eliyle taşın üstünü kapattı. Elini tekrar kaldırdığında taş bir yıldız bıçağa dönüşmüştü. Eğitmen takdir eden bakışlarla Yağız'ın elindeki bıçağı alıp inceledi. Sivri uçlarından birini hafifçe parmağına bastırdığında ordan kan çıktığına şahit oldum.
"Seda!"
Leyla bana seslendiğinde bakışlarımı çabucak o taraftan kaçırdım. Leyla yanıma oturduğunda "Çok yoruldum." diye sızlandı. Bakışlarımı abartıyla ona çevirdim. En az beş tane şey göstermişti az önce ve yapması pek de basit şeyler gibi gözükmüyordu.
İlk günden kendini bu kadar kasarsa olacağı buydu zaten.
Ayrıca geceyi revirde geçirmişken kendini yorması da onun suçuydu.
"Ya bakma bana öyle. Biraz fazla zorlamışım kendimi." Gülerek başımı iki yana salladım. En azından bunu anlamıştı.
"Gül sen gül. Bir dahaki dersin sonunda senin de benden pek bir farkın olmayacak. O zaman da ben sana güleceğim."
Benim seninki gibi kendimi zorlayacak numaralarım yok, diye geçirdim içimden. Çok geçmeden zil çaldığında ayağımızın altındaki toprak sahada çimenler belirmeye başladı. Bir saniye içinde bütün bahçe artık kum saha değil piknik alanı gibiydi.
Çimlerin büyümesini izlerken yüzümde beliren gülümsemeyi bilerek silmedim. Ama zihnimde beliren anıları anında kesip attım.
Artık onların seni mutlu etmemesi gerektiğini hala öğrenemedin, dedi içimdeki ses. Yüzümdeki gülümsemenin solmasına bu bir cümle yetmişti.
"Yemekhaneye beraber gidelim mi?" dedi Leyla ayağa kalkarken. Başımı sallayarak teklifini kabul ettim. Onun yanında olduğum sürece az da olsa Yağız hakkında bir şeyler öğrenme fırsatım vardı. Ve benim bu fırsatı kaçırmaya niyetim yoktu.
Leyla ile beraber yemekhaneye girdiğimizde Leyla, "Umarım yemekler güzeldir." diye kendi kendine konuşuyordu. Onun önünden yemek sırasına girdiğimde 4 çeşit ana yemekle karşılaştım. Pek iştahım olmadığı için tabağımı birkaç lokmalık bir şeylerle doldurup sıradan çıktım. Ardından uzun sayılabilecek bir süre Leyla'yı bekledim. Neden mi? Hanımefendi bir türlü hangisini almak istediğine karar veremediği için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞTEN İPLER
Novela JuvenilBir okul, bir eğitim kampı, bir aşk. Bir geçmiş, bir hikaye, bir çığlık. Bir kız, bir güç, bir bedel. Bir ses, bir seda, bin sessizlik. ••• "Daha çocuk sayılacak yaştayken hayatını ateşten iplerle sarmış bir kızdım ben. Hayatını ince iplerle toparla...