5. BÖLÜM

37 18 53
                                    

Okumaya başlamadan önce oy vermeyi unutmayın:) Ayrıca okurken yorum yaparsanız çok mutlu edersiniz.

Keyifli okumalar.

°°°

Üç gündür Leyla'nın, gördüğü kabusların etkisinde olduğunu düşündüğünüz için hiçbirimiz ona inanmamıştık. Alara, "Her zamanki Leyla," demişti. Tura, "Öyle birşey varsa bile beni bulaştırmayın." diyerek kenara çekilmişti. Bense zaten kendi gözümle görüp kulağıma duymadığım her şeye şüpheli yaklaşırdım.

Leyla'ya inanan yalnızca Efken olmuştu. Her defasında ona sakin olmasını, her ne görüyorsa ilerde kokusunun çıkacağını söylüyordu. Bizse buna boş bir şey gözüyle bakıyorduk.

Ancak az önce gördüğüm şey Leyla'nın söylediklerini kanıtlıyordu.

Ormanın içinde rengini çözemediğim bir çift göz bize bakıyordu. O tarafa döndüğümde çok kısa bir an bakışlarım onunkiyle kesişmişti, hemen ardından ise gözler yok olmuştu.

"Sen de gördün." dedi Leyla dersten sonra bana. Başımı sallayarak onu onayladım.

Ders boyu eğitmen bu konuyu kapatmamızı ve derse odaklanmamızı söylemişti. Dersten sonra konuşun, önemli bir şeyse bizi haberdar edin demişti. Gözleri görmediği için o da inanmıyordu buna.

Leyla kollarını bilmiş bir şekilde göğsünde topladı.

"Artık bana inanırsın diye umuyorum. Kafamdan mı uyduruyormuşum bunca zaman yoksa doğru mu söylüyormuşum?" dedi bilmiş bilmiş.

Hayır, burada benim suçum neydi? Daha ona kendi arkadaşları inanmamış, bunun raconunu neden 3 gündür tanıdığı bir kıza kesiyordu ki?

Omuz silerek yüzümü umrunda değil der gibi buruşturdum.

Kimsenin kaprisini çekemezdim.

"Hiç banane çekme. Sen de bana inanmıyordun, kesin kafadan çatlak olduğumu falan düşünmüşsündür. Eğer öyleyse inan bunu yapan ilk kişi sen olmazsın."

Beraber kantine doğru yürürken bir yandan da konuşmaya devam ediyordu, Leyla. Nasıl hiç yorulmuyordu anlamıyordum. Ayrıca çok uzun cümleler kuruyordu. En kısa cümlesi dört kelimeden oluşuyordu bu kızın.

Her ne kadar geveze de olsa bu hali bana Seren'i hatırlatıyordu. Belki Leyla'ya katlanmamın sebebi de buydu. Bilmiyorum. Yine de, bazen hayatımın sakin olduğu zamanları hatırlamak güzel hissettiriyordu.

Büyük ihtimalle bütün mola vaktimizi harcayacağımız kantine girdiğimizde Leyla hala konuşuyordu. Kantin daha çok kafeterya gibi düzenlenmişti. Duvarların geneli camdan oluştuğu için ferah bir havası vardı.

"Bana bak," diyerek kolumu dürttü Leyla. "O Alara'ya gözleri gördüğünü söyleyeceksin, tamam mı? Daha fazla onun aşagılamalarına katlanamam. Beni bundan sen kurtaracaksın."

Ona abartıyla göz devirdim. Alara ile arkadaştan daha çok can düşmanı gibi davranıyorlardı. Birbirlerinin en küçük bir açığıyla diğerini vurmaya çalışıyorlardı. Mesela bu konu yüzünden Leyla iki gündür Alara'nın dilinden düşmüyordu. Alara'nın bir açığı olsa Leyla'nın da aynı şeyi yapacağından emindim.

Aslında Leyla'nın Alara'ya sürekli takıldığı bir konu vardı ama bu, yıllar önce kapanmış bir konuydu.

"Ben geldim!" diyen Alara bir anda arkamızda belirmişti. Korkuyla ikimiz de yerimizden sıçradığımızda Alara kahkaha attı.

ATEŞTEN İPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin