0.1

646 83 77
                                    

Seo Krallığı'na hafif bir telaş hakimdi. Seo ailesi, Lee ailesinin ikinci çocuğu olan Prens Lee Felix için düzenlenecek olan baloya davetliydi.

Araları pek iyi olmasa da davet edildikleri bu önemli baloya katılmamak ayıplanmalarına sebebiyet verecekti. Bu nedenle pek meraklı olmasalar bile herkes hazırlanıyordu. Ve buna tabii ki Veliaht Prens Seo Changbin de dahildi.

Üst gövdesinde siyah ve yeşil renklerinin ağırlıklı olduğu, altında ise beyaz renginin tercih edildiği bir takım vardı üzerinde. Kaslı vücudu ile üzerinde taşıdığı takımın hakkını fazlasıyla veriyordu prens. Son hâline bakıldığında ise nefes kesici görünüyordu. Her zamanki gibi.

"Prensim oldukça şık görünüyorsunuz." dedi hizmetli, kıyafetini giyinmesine yardımcı olduğu prensine bakarak.

"Sağol Jisung." diye karşılık alması da gecikmemiști.

Burada bir işi kalmadığını anlayan hizmetli daha fazla burada kalmanın anlamsız olduğunu düşünerek kısa bir reverans yaptı ve kapıya doğru yöneldi. Çıkmadan önce "İzninizle prensim." demeyi ve onay almayı da unutmamıştı elbette.

Daha sonra ise kraliçenin kendisi için hazırlattığı kıyafeti giyinmek için kendi kaldığı bölüme gitti. Hizmetliler gibi saray görevlilerinin kaldıkları alan, sarayın en ücra köşesindeydi. Hâliyle sarayın bir ucuna yürümesi gerekiyordu. Kaldığı odaya gidene kadar bugün olacakları düşünmeye başladı hizmetkâr.

Diyar, altı kola ayrılıyor ve kollara hakim olan krallıklar tarafından yönetiliyordu.

Han, Bang, Lee, Kim, Hwang ve Seo krallığı hüküm sürüyordu diyarda. Ve bugün tüm krallıkların soyluları bu davette yer alacaktı.

Jisung bir soylu değildi fakat kraliçe Seo'nun özel isteği ile o da davette yer alacaktı. Prens Changbin Jisung'ı sevse de onun bu davette neden yer alacağını ve annesinin bunu neden özellikle direttiğini anlamamıştı.

Ancak buna kafa yormamış ve ne de olsa küçüklükten beri hizmetkarının onlarla her davete katılmasına alıştığı içinde pek üstünde durmamıştı.

Düşüne düşüne kaldığı odasına varan Jisung, yatağının üzerinde duran zarif ama bir o kadar sade kıyafette gözlerini gezdiriyordu. 'Her zamanki gibi' diye geçirdi içinden. Her zaman böyle olurdu zaten. O aslında olması gereken konumun çok aşağısında bir yerlerde ordan oraya sürüklenip dururdu.

Aslında bir prens olarak katılması gereken davete bir hizmetkâr sıfatıyla katılıyor ve bununla yetinmesi gerektiği söyleniyordu ona.

Buruk bir gülümseme peyda oldu yüzünde, yatağın üzerindeki kıyafete bakarken. 'Az kaldı.' diye geçirdi bu sefer içinden. Sahiden az mı kalmıştı? İnanmak istedi az kaldığına. Ne kadar içten içe az falan kalmadığını bilsede en azından umdu.

Kim bilir, belki de gerçekten az kalmıştı.

Elini yatağın üzerindeki kıyafete doğru uzattı ve kaldırdı. Kıyafet elindeyken aynanın karşısına geçip üzerine doğru tuttu. Zarifti ama sadeydi, daha abartılı olabilirdi ama değildi işte. Bencillik gibi görünüyordu belki ama değildi. Sadece hakkını istiyordu. Onun da hakkıydı balosuna gideceği Felix gibi olmak, onun gibi yaşamak, değer görmek. Değil miydi? Öyleydi. Ama biliyordu ki çok daha fazlasına sahip olacaktı.

Boș verdi Jisung. Kıyafetlerini yavaşça çıkartıp baloda giyinmesi gerekeni geçirdi üzerine.

Beyaz bir gömlek, belinde inceliğini göstermesi için hoş bir kemer, altında ise takımın parçası olan siyah kumaş pantolon. Üzerine giyinmesi için olan ceketi de alıp üzerine geçirdikten sonra tekrar geçti aynanın karşısına.

Güzel görünüyordu. Kıyafetin rengi, güzelliği veya sadeliği değildi önemli olan. Han Jisung'ın asaletiydi. O doğuştan asildi bir kere. Güzeldi, çok güzeldi. Ve bunun farkındaydı.

Aynadan kendisine bakıp gülümsedi genç oğlan. Güzelliğinin farkındalığı ile gülümsedi. Odasındaki aynalı masaya doğru yöneldi bu sefer. Masaya oturup kendine hafif bir makyaj yapmaya koyuldu. Abartılı değil ama fark edilebilecek kadar bir makyaj yaptığında artık hazırdı. Sadece takması gereken birkaç takı kalmıştı.

Normalde takı takması veya makyaj yapması fazlalık olarak görülebilirdi ancak baloda kısmen Seo Krallığı'nı temsil edecekti. Zarif bir kolye ve parmaklarına birkaç yüzük taktıktan sonra artık tamamen hazırdı.

Duyduğu çanların sesiyle de herkesin hazır olduğunu ve at arabalarının yola çıkacağını anladı.

Hızlı bir şekilde sarayın ön tarafına doğru ilerledi ve kral, kraliçe ve prensin olduğu kısma onların yanına doğru ilerledi. Onlar ile beraber yolculuk yapacaktı.

Yanına vardığı kişilerin önünde bir reverans yaptı ve selamladı. Karşılığında aldığı sıcak gülümsemeler ve kraliçeden gelen
"Hoş geldin Jisung." lafıyla "Hoş buldum majesteleri." demeyi ihmal etmemişti.

Kısa bir bekleyişin ardından at arabalarına yerleşilmiș ve Lee krallığına doğru yola çıkılmıștı.

★★★

Selamlarr💓


630 kelimelik bir bölüm oldu hemen hemen. Yazım yanlışlarını gördüğünüzde uyarabilirsiniz veya anlamadığınız bir yer olursa sorabilirsiniz vs vs

naragasyung 'un povundan esinlenerek yazılmıştır.

Bu benim yayımlayacağım ilk fic yani oldukça heyecanlıyım. Bu yüzden mantık hataları olsun beğenmediğiniz veya hoş bulamadığınız bir kısım olsun uyarmayı ve fikrinizi belirtmeyi asla unutmayın lütfen.

Șimdiden okuyan ve okuyacak olan herkese teşekkür ederimm. Güzel bir gün (veya günün hangi vaktindeyseniz) geçirmeniz dileğiyle💓

iwmfly, MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin