3▪︎

18 6 47
                                    

Bölüm şarkımız: Call Out My Name- The Weekend
İyi okumalar diliyorumm

Güneş en tepede, ışığını bir an olsun azaltmadan parlarken nasıl kötü bir gün olabilir ki?

3. Bölüm Başlangıç

Saat onda kalktım, Armin ile kahvaltı yaptık. İşleri olmadığı bazı günler birlikte bir şeyler yaptık, çoğu zaman evdeydik. Bu beş gün tam olarak böyle geçti. Aslında bu rutinden şikayetçi olduğum da pek söylenemezdi. Çünkü artık programa katıldım gözüyle bakıyordum ve bir aylık süreçten önce dinlenme, Armin ve Gökalp'le vakit geçirme fırsatını kaçırmıyordum. Annemleri de aramış, onlara bu işten bahsetmiştim. Hem kardeşimin hem anne babamın sesini duymak çok iyi gelmişti. Hepsi bu şirket için çok sevindi ve bana destekleklerini ilettiler. Annem tabii ki ne zaman yanlarına geleceğimi sordu, her konuşmamızda olduğu gibi ve ben de belli olmadığını, en az bir ay kadar daha programdan dolayı İstanbul'da kalacağımı söyledim. Annemler Antalya'da oturuyorlardı. Yazları ise Muğla'daki yazlığımıza bazen birlikte gidiyorduk, bazen de bensiz gitmek zorunda kalıyorlardı. Muhtemelen bu yıl da yazlığa gidemeyecektim. Ama konuşmamızda tam belli olmadığı için aileme söylemedim.

Saat dörde geliyordu, dünkü sağanak yağmurdan sonra bugün sabah biraz atıştırmıştı sadece. Beş gündür hava yagmurluydu ve çok nadir güneş açıyordu. Bugün ise hava güneşli görünüyordu ki kara bulutlar da dağılmıştı. Armin bugün işlerini erken bitirip gelmişti. Bu yüzden de Gökalp'i çağırmıştık.

Armin atıştırmalık bir şeyler hazırlarken içeriyi toparlayıp yardıma gittim.
"Yoldaymış, mesaj attı. Gelirken bir şey alayım mı diye soruyor." dedim kaseleri çıkarırken.
"İçecek alsa iyi olur, evde az kalmış. " dedi Armin dönmeden. Dışarıdan abur cubur almazdık çünkü Armin sağolsun cipsi bile evde kendi yapardı.
Kaseye boşalttığı cipslerden birini ağzıma attım. "Minmin,bir gün bunu birlikte yapmalıyız."dedim, kesinlikle hazırlardan daha güzeldi.
"Olur tabii." Atıştırmalıkları içeri taşıdık.

Televizyonu açmadan önce önüne bağdaş kurup oturdum,çekmeceden film aramaya başladım. Ruh halime göre polisiye ya da macera filmlerini kenara ayırdım ki Armin büyük ihtimalle kabul etmeyecekti tam bir komedi aşığı olduğu için.
"Kapı çaldı,ben baktım." Armin koşar adım salondan çıktı. Ben hala filmlere bakarken ikilinin seslerini duyabiliyordum.
"Cimcime, nerelerdesin ya gözümüz yollarda kaldı." dedi Gökalp, elindeki içeceklerin olduğu poşeti masanın üzerine bıraktı.
"Asıl sen nerelerdesin kaçak? Kaç gün oldu insan uğrar. Biz evdeyiz genel olarak. "

Seçtiğim filmleri koltuğa koyup Gökalp'in yanına gittim.
"Güzellik, nasılsın?" Gökalp'in sarılmasına karşılık verdim. "İyiyim sen?"
"Harikayım valla, ne seçtin film?" Armin içecekleri koyup yanımıza geldi, ayırdığım filmlere bakmaya başladı.
"Ya ama, komedi izleyelim." dedi dudak bükerek tam tahmin ettiğim gibi.

Gökalp de polisiye filmi seçtiğinde Armin de mecbur kabul etti. "Bir dahakine komedi açarız." Dedim kollarımı Armin'in omzuna geçirirken. Hep beraber koltuklara kurulduk.

"Başlamadan konuşalım biraz." dedi Gökalp, bana dönerek. Başımla onu onayladım.
"Ali'nin yanına gittim dün. Şirkette halkla ilişkiler bölümünde çalışıyormuş. Maaşı da iyiydi ama daha çok kişisel nedenlerden dolayı şirketten ayrıldım dedi bana." dedi Gökalp
"Yani memnunmuş işinden?" diye sordum, Gökalp de başını salladı.

"Evet. Ama,ilk başta sanki bir gerildi ya da telaş yaptı,bilmiyorum. Bir şey mi var diye şüphelenmedim değil. Ama sonrasında gayet rahat ve normal konuştuk." Gökalp insanları bayağı gözlemlerdi. Üniversitede özellikle ilgisi olduğu için beden dili, insan psikolojisini anlama gibi kitapları da çok okurdu. Onun okuduğu birkaç kitabı ben de okumuştum ve gerçekten güzel, eğitici kitaplardı.
"Bir şeyden mi şüphelendin yani?" dedi Armin sessizliğini bozarak.
"Yani, bilmiyorum. Gidip bakmak lazım aslında. O ortama girmeden bilemeyiz. Yine de temkinli ol." dedi Gökalp, bu sefer elimi tutup gözlerime baktı.

LABİRENT -Son Çıkış-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin