y/n: görücez görücez ama miraç kadar yavşağını görmicez sadece bana güvenin. nası gidiyo beğeniyo musunuz eleştiriniz fln var mı yorumlarda bekliyorum sizi
KÜFÜRLÜ VE KOMEDİ KİTABIDIR BEĞENMEDİYSENİZ LÜTFEN OKUMAYIN
"Komutanım."
Balamir derin bir nefesi iri vücuduna bıkkınlıkla doldurdu ve kehribar gözlerini beklentiyle ona bakan mavilere çevirdi. Bu mavileri görmekten artık gına gelmişti.
"Nihayet beni duymamazlıktan gelmeyi bıraktınız. Azıcık omuzlarınızı sıkayım mı? Belki beni Hüseyin'den daha çok seversiniz böylece."
182 boylarındaki mavi gözlü sarışın oğlan, tipsel bakımdan zaten ben Trakyalı'yım diye bağırmıyormuş gibi konuşmasında da memleketinin ağzını taşıyordu. Bazen o kadar komik konuşuyordu ki hatta, Balamir sinirden titreyecek hâlde olsa bile çocuğa gülesi geliyordu. Tabii ki bunu hiçbir zaman belli etmedi, işi gereği duygularını ve ifadelerini maskelemede oldukça iyidi. Yüz aldıkça daha da şımaran bir tipti Miraç ve çocuğa nasıl davranılması gerektiğini bu kadar iyi bilecek kadar muhattap olmak hiçbir zaman istememişti.
"Oğlum gidip arkadaşlarına sataşsana gene bana sarıyorsun? İzninle dinleneceğim."
Gene istirahat vaktiydi ki zaten Miraç onun dışında böyle elini kolunu sallaya sallaya dolaşıp adamı tenha koridorlarda kenara sıkıştıramazdı.
"Bana bir kere sizin oralardan konuşur musunuz? Nasıl konuşuyorsunuz merak ediyorum."
"Bakü'ye gidince ararım seni telefonu sessize alma. O zamana numaranı engellememiş ya da seni öldürmemiş olursam."
"Başka numaralar alıp yeniden yazarım ki." Piç ifadesi ve tatlılığı belki de hâlâ neden dayaktan ölmediğinin ya da ağır disiplin cezaları almadığının cevabıydı. Badem mavi gözleri, sapsarı kirpikleri ve kaşları, güneşte kavrulmuş çilleriyle pembeleşmiş yanakları, dümdüz düzgün burnu ve kalkık şekilli dudaklarıyla muhtemelen tüm kızların hayalini süsleyen o tipti. Yavşağın tekiydi ama, kızlar için kötü haber. Katlanılabilecek bir muzipliğe sahip değildi.
Balamir yine maskelediği yakışıklı suratıyla çocuğa anlamsız anlamsız bakarken hevesli gözler yüzünden iç çekmiş, büyük ve ağır cüssesini duvara yaslayıp kollarını göğsünde birleştirmişti. Çocuk ondan ne istiyordu, neden onu bir türlü salmıyordu gerçekten anlamıyordu.
"Ne zamandır dövmüyorsunuz, özledim." Cilveli cilveli, oldukça da sinir bozucu bir ifadeyle duvara yaslanmış komutanının karşısına geçti ve konuştu Miraç. Adamın sabrının sınırlarında uzun zamandır tehlikeli bir yürüyüşte olduğunu biliyordu. Çekip vurmasından da korkuyordu ama elinde değildi. Çocukluğundan beri başını belaya sokmak için bir neden aramasa da şu an yarı saydam bir nedeni vardı. Karşısındaki adam deli gibi ilgisini çekiyordu. Herkesin hayran olduğu, ağır başlı, vatan sevgisiyle dolu yakışıklı bu adamı tanımak, delirtip kimsenin göremediği yüze sadece o şahitlik yapmak istiyordu. Sarmana benzediğini bilmeden başını yana eğdi ve dümdüz ona bakan kehribarlarla kendi mavilerini birleştirdi.
"Oğlum mazoşistsen söyle, rapor aldırıp seni memleketine geri postalayalım."
"Çok özledim memleketimi. Burası da güzel ama çok dışlıyorlar." Bakışlarını postallarına indirdi ve ayağını komutanının ayağına doğru yaklaştırdı. Aslında tam aksini hissetmesi gerekse de Balamir'in yanında hiç olmadığı kadar güvende ve kendi gibi hissediyordu. Bir aydır neredeyse her günü bu adamın emirlerine uymakla geçmişti ve özellikle son birkaç gündür oldukça özel alanına girerek komutanı yakından tanımaya çalışıyordu. Zordu ama Hüdâvendigâr komutana ulaşılması. Bu nasıl bir isimdi böyle, kendi kendine gülmek istese de çok zor tuttu kendini Miraç.
O hâlâ hin parıltılarla bezenmiş güzel gözlerini karşılıklı duran 2 çift postalda gezdirirken Balamir'in sıcacık gözleri çocuğun suratındaki izlerdeydi. Uğur komutan da kendisini tutmamıştı belli, birkaç gün geçmesine rağmen yaralar bir türlü iyileşmemişti.
Büyük elini çocuğun suratına biraz hızlı bir şekilde yerleştirdi. Miraç'ın korkmasından ya da irkilmesinden çekindi ancak çocukta gram hareket yoktu. Normal bir insanın çekinmesi gerekirdi, özellikle sürekli bu adamdan dayak yiyorsanız ultra çekinmeniz gerekirdi ama Miraç zaten hiç normal bir çocuk değildi ki. Yanağına yerleşen elle hevesle başını kaldırmıştı ve yeniden utanmazca gözleri birleştirmişti. Sinsi ama tatlı bakışlarla komutanına bakarken tokat yemekten korkmadan suratındaki sıcak avuca kedi gibi yanağını sürttü.
"Revir ilaç falan vermedi mi?"
"Komutanım beni revire almıyorlar artık ya. Sürekli dayak yiyorum diye banlandım oradan. Bağımlıyım diye zorla dayak yediğimi, bu şekilde ilaçlara eriştiğimi zannediyorlar."
"Baya mantıklı aslında. Bağımlı mısın?"
"Sadece sizin dayağınıza." Tatlı tatlı gülümseyip adamın bağırmasından korkarak yüzünü büyük avuca gizlemiş, ardından yeniden çıkarıp yanağını güzelce eski yerine yerleştirmişti.
"İyi yapmışlar. Acınla otur belki adam olursun biraz."
"Belki olurum."
Sessizce durdular. Balamir elini artık çekmek istese de sıtkını sıyıran oğlan hâlâ usul usul yanağını avcuna sürttüğü için çekememişti. Oldukça acımasız ve sert yanları olsa da Balamir özellikle askerlerine karşı yumuşak karna sahipti.
Yine de birkaç dakika sonra sarışın oğlan yaramazca dudaklarını ıslak ıslak avucunun içine sürttüğünde ve meydan okuyan gözlerle hafifçe baş parmağının içini dişlediğinde Balamir kaşlarını çattı ve çocuğun suratını sertçe sıktı. Yaralarından dolayı canı acıyan Miraç sızlanmış, suratını buruşturmuştu. Yine de asla yüzünü terk etmeyen gülümsemesinin yüzüne yayılması çok uzun sürmedi. Suratı oldukça güçlü el tarafından sıkılırken onun hâlâ böyle gülümsemesi arsızlığının en büyük göstergesiydi. Ona sinirle bakan gözlere gözlerini değdirip aşağı, yıllar öncesinden olduğu belli olan bir iz taşıyan dudaklara kaydırdı. Şimdi de utanmazca dolgun dudakları seyredip yutkunurken bu pişkinliğine Balamir daha da delirmiş, çocuğun suratını daha da sert kavramıştı.
"Miraç Allah belamı versin gebertirim seni."
Derinden ve gerçekten sinirli gelen kalın sesle Miraç tekrar yutkundu ve başını salladı. Ardından canı acıdığı için suratını adamın kocaman elinden kurtarmaya çalışmıştı.
"Ama şimdi kabullenin, beni Hüseyin'den daha çok seviyorsunuz."
Balamir'in elinden kurtulmuş olsa da tutuşunun sertliği çocuğun yara bere suratından silinmediğinden ellerini nazikçe kendi yüzüne yerleştirdi ve birazcık ovaladı. Belki komutanın bu görüntüye içi sızlaması gerekirdi ama hiçbir şey hissetmedi, Miraç hak etmişti. Bunca taşkınlığa rağmen hâlâ onunla taşşak geçer gibi konuşması iyiden iyiye sinirlerini gererken sarışına istediğini vermedi. Sinirlenmedi ve dümdüz ifadeyle masumca ona bakan gözlere baktı.
"Seni sevdiğimi düşünmen çok komik Miraç. Siktir git koğuşuna şimdi."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMTANIM
ChickLitaskeri textingtir. eğlence amacıyla yazıldığı için ciddi bir şey beklemeyin lütfen. olumsuz öğeler içerebilir baştan uyarayım. çoğu yeri salladım hatam varsa belirtin beraber dalga geçelim. iyi okumalar