Keyifli okumalaaarr :))
Çalan telefonu duymazdan gelmeye
çalışıyordum ama durmadan kesilen müzik sesi sinirimi bozuyordu. Yine de odağımı koşu bandında tutmaya çalışıyordum. Son zamanlarda çok fazla salmıştım kendimi. Vücudumu eski tempoya uydurmaya çalışıyordum. Arama kapanıp tekrar müziğin sesi yükseldi. Rahatladığımı düşünerek koşu bandının hızını arttıracaktım ki lanet zil sesi tekrardan kulaklığımı işgal etti.“Bıktım. Gerçekten bıktım hepinizden.”
Hızımı yavaşlatıp kulaklığa dokunduğumda sert bir korna sesi duyuldu ardından da Taehyung’un sesi.
“Sonunda. Sana ulaşmak için ne yapmam gerekiyor Jimin?”
Sesi sinirli ve gergin geliyordu. Tek sebebi ben değildim muhtemelen. Trafikte her zaman içinden farklı bir kişilik fırlıyordu. Yine de alttan alan taraf olmakta fayda vardı. Makineyi durdurup bandın üzerine çöktüm.
“Spor yapıyordum. Üzgünüm. Önemli bir durum mu oldu?”
Bana beklememi ve birkaç dakikaya buraya geleceğini söyledi. Ardından suratıma kapanan telefonla öylece kaldım. Madem ne olduğunu söylemeyeceksin neden beni meraklandırıyorsun, demeye vaktim bile olmamıştı.
Oturdukça yorgunluğumu hissetmeye başlamıştım. Taehyung gelene kadar bir duş alsam iyi olacaktı çünkü kaç saattir bu odada olduğumu unutmuştum bile. Odaya dağıttığım havluları toplayıp havalanması için camları açıp odayı terk ettim.
Havluları direkt makineye fırlattım. Üstümdekiler de makineyi boyladığında yıkama işini erteleyip direkt duşa girdim. Vücudumun ne kadar hararet yaptığını soğuk suyun altında üşüyemediğimde fark ettim. Suyu ılığa çevirip bir süre ısınmasını beklemek zorunda kalmıştım.
Aslında soğuk duş da iyi geliyordu ama kas ağrıları için birebir diyemezdim. Çabucak yıkanıp havluya uzandığımda zil de çalmaya başlamıştı.
“Gerçekten dakiksin ama hep olmadık zamanlarda. Enteresan gerçekten.”
Söylene söylene kapıyı açtığımda beni baştan aşağı süzüp bekletmeden yanımdan sıyrılmıştı. Salona geçtiğinde ben de odama ilerledim. Günlük eşofman altı ve tişört takımını üstüme geçirip yanına gittiğimde su ısıtmakla meşguldü.
Gerginliği konuşmasa da hissediliyordu o yüzden lafa girmek yerine onun konuşmasını beklemek mantıklı gelmişti. O esnada havluyla saçımı kurutmakla meşguldüm.
Yolmak da denilebilirdi emin değilim. İkimiz için de birer bardak hazırlayıp karşıma geçtiğinde minik bir teşekkür mırıldanıp kahve bardağına uzandım.
“Bana hırsız muamelesi göstermeyeceğini bilsem içeri yedek anahtarla girerdim. Böylece seni havluyla basmamış olurdum,” dedi yüzünü buruşturarak.
Tamam yedek anahtarı ben vermiştim ama acil durumlar içindi. Bu yüzden kullanmaması hoşuma gidiyordu ama bir an hak vermeden edemedim. Yine de cevap vermek yerine kahvemle ilgilenmeyi tercih ettim. Neden geldiğini ve belki de neye sinirlendiğini anlatmasını bekliyordum. Kaşlarımı kaldırıp sorarcasına baktığımda birden yüzü aydınlandı.
Ellerini birden birbirine çarpıp masaya iyice çöktüğünde çarpmaması için bardağını kenara koymak zorunda kalmıştım.
“Sana çok güzel bir haberim var,” dedi heyecanlı bir sesle. Açıkçası tam tersi bir durumla karşı karşıya olduğumuza emin gibiydim. Bu yüzden neşesini sorgulamadan edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metanoia (Jikook)
FanficYüzündeki zorlama olduğu belli olan gülümsemeyle aramızda birkaç adımlık mesafe varken durdu. "Söylediklerim seni memnun etti mi?" dedi samimiyetsiz bir sesle. Oyunsa oyun diyerek yaslandığım duvardan omzumu ayırıp aramızdaki mesafeyi azalttım. Kar...