0.1

56 17 99
                                    


Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince.

-Hüseyin Nihal Atsız

-Hüseyin Nihal Atsız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1 Hafta Önce

Loş ışıkla aydınlatılmış beyazlara döşenmiş birkaç yeşil bitkinin olduğu yatak odasında sırtını yatak başlığına dayamış elindeki kitabı okuyordu, yeni duştan çıktığı belli olan ıslak kahve saçlarını biraz karıştırdıktan sonra ağırlaşan göz kapaklarını hafifçe kapadı; kitabı parmaklarının arasından kayarak üzerine düşerken birkaç yaprağı savruldu ve yapraklar üzeri mor fosforlu kalem ile çizilmiş o sözün olduğu sayfada durdu. "Artık uyanma zamanı gelmedi mi? Gaflet tüm vücuduna işlemeden kalk ve arın günahlarından."

Gözleri gittikçe ağırlaşırken karanlıktan bir dünyaya ayak basmış gibiydi. Kasvet sis ile her yere yayılırken etraftan gelen yırtıcı hayvan sesleri Kortizol hormonunu arttırıyor ve stres tüm vücudunu ele geçiyordu.

"Kimse yok mu?" Sesi etrafını saran dağların arasından yankı yaparak tekrar ona döndüğünde gökyüzünde parlayan birkaç yıldızdan medet umdu, etrafında dönerken üzerine ne zaman giydiğini bilemediği beyaz elbisesinin pileleri çalılara takıldığında aldırmadan yürümeye devam etti. Kimi aradığını bilmiyor fakat içinde var olan bulma isteği ile koşturup duruyordu.

"Safir!" Yıllardır sılası olduğu sesi işittiğinde yerine çakıldı ve bir şimşek çaktı. Safir rengi gözlerinden damlalar akarken yine o sesi işitti, "Elimi tutmayacak mısın?" Biraz önce kapkaranlık olan tarlayı esir alan beyaz ışığın içinde iki metre boyu, mağrur gülüşü ve ona kefen olmuş asker üniforması ile Alp belirdi. Öylesine heybetli bir adamdı ki, ona sarıldığında içinde kaybolur, elleri ellerinin içine hapsolurdu...

Şimdi o bedeni nasıl unutabilirdi?

Nutku durmuş bir kez daha sevdiği adamın heybetinde kaybolurken attığı her adımı yeri titretişinde güvenle doluyordu. Son bir adım ile aralarındaki mesafe son bulduğunda inanmak için titrek ellerini kaldırarak göğsüne dokundurdu, ne eskisi gibi sıcak, ne de eskisi gibi huzurlu.

İçinde çarpan kuşların heyecanı ile, "Sensin!" Diye feryat etti.

Kafasını kaldırdığında toprak gözleri ile ılık ılık ona bakan adama gözyaşları ile eşlik etti, Alp biraz daha eğildiğinde burunları birbirine değmiş gözyaşlarına gülüşleri eklenmişti. "Ne güzel bir Avukat oldun sen!" Sağ eli hafif hafif yüzünü okşarken sol eli ile beline iyice sarılmıştı.

Sanki o anı yaşıyorlardı, mezuniyetinin olduğu ve onun için tekrar Mardin'e döndüğü o gün: "Senin için döndüm."

"Safirim, benim güzeller güzeli sevgilim. " Alp onu hafif hafif severken hasret iki bedene de acı dolu sanrılar yükledi. Alp sarıldı, Güneş kokladı durdu.

Savaşın Kanatları Altında Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin