altı

13 2 1
                                    

"changbin gelmeseydi ne yapacaktın jisung? neden bize söylemeden böyle bir şey yaptın? changbin gelmese kim bilir o piç ne yapacaktı sana!"

"yemin ederim ben istemedim, yemin ederim..." diye mırıldandım bir kere daha hıçkırıklarım arasında. böyle olacağını bilsem ne ona cevap verir, ne de yanına giderdim. gerçekten gitmezdim, yapmazdım böyle bir hata.

ıslak gözlerimi sildim ve kafama vurdum yine. "çok salağım ben, çok salağım. gitmemeliydim..."

felix iç çekti. "jisung, yapma." derken bileklerimi tuttu, hızlıca gözlerimi ona döndürüp başımı iki yana salladım. "beni rahat bırakmayacak şimdi felix, tanıyorum ben onu. başıma saracak, tehdit edecek, istediği her şeyi yapacak. yapmadığı şey değil, bir daha yapacak..."

felix bana kaşlarını çatıp baktığında birkaç yaş daha aktı gözlerimden. "felix, yemin ederim ben istemedim. yemin ederim isteyerek yapmadım. lütfen öyle bakma bana, gerçekten öyle yapmak istemedim..."

"biliyorum jisung, böyle bir şey yapmayacağını biliyorum. sadece sakin ol biraz tamam mı? çözeceğiz." o sırada changbin içeri girdi ve telefonunu kapatıp bize döndü. "babamla konuştum, karakolda varmış birkaç bağlantısı. konuşacak onlarla yapabileceği bir şey var mı diye, ama pek sanmıyormuş bir şey yapabileceğini. sonuçta, onun babası amir..."

iç çekerek yanıma oturduğunda alnımı karnıma doğru çektiğim dizlerime koyup bacaklarıma sarıldım. "minho'ya ne diyeceğim ben şimdi? söylemeden duramam ki ben, ondan bir şey saklayamam. nasıl söyleyebilirim ama, bu salaklığımı nasıl anlatabilirim ki? ya ayrılırsa benden, ya inanmazsa..." diye tüm kötü şeyleri sıraladım. felix ellerimi sıkıca tutup sakince konuştu.

"abimin seni ne kadar sevdiğini biliyoruz jisung, saçmalama. ondan saklamana gerek yok, tepkisinden korkmana da. kendinden çok sana güveniyor o."

"ama ya inanmazsa felix? o burada değilken onu... aldattığımı düşünürse?" o kelimeyi söylemek bile istemiyordum, hayatta öyle bir şey yapmazdım ben. zaten öyle bir baba ile büyümüştüm, karşımdakinin ne kadar üzüleceğini bile bile yapmazdım öyle bir şey.

"şu anda kötü hissettiğin için düzgün de düşünemiyorsun. bu tacize girer jisung, ve sen bunu umursamayıp abimin vereceği tepkiyi düşünemezsin. tuvalete gidip elini yüzünü yıka önce, sonra balkona çıkıp biraz hava alalım tamam mı?"

başımı aşağı yukarı sallayıp onu onayladıktan sonra gözlerimi silip tuvalete gittim hemen. baştan beri yapmak istediğimi yaptım direkt, hala onun baskısını hissettiğim dudaklarımı sabunla yıkadım. öyle çok yıkadım ki, dudaklarım kızardı ve kanadı, yara yaptım. ama yine de kurtulamadım o iğrenç histen. her saniye aklımdaydı o an, ve ben bu histen nefret ediyordum.

dudaklarım bana ağırlık yapıyordu sanki, nasıl açıklayabilirdim ki bunu minho'ya? onunla konuşma cesareti bile bulamıyordum, nasıl anlatabilirdim bu olayı?

ağlamam biraz daha dindiğinde çıktım tuvaletten, dışarıda bekleyen felix beni görünce hafifçe gülümsedi ve balkona götürdü beni. herhangi bir sandalyeye oturmuş öylece dışarıya bakarken deliler gibi yapacağım açıklamayı düşünüyordum. junhyung'un beni rahatsız etmeye başladığını en başından söylemediğim için kızacaktı bana, haklıydı da. sırf bu ihtimal yüzünden hiçbir şey söylemeyecektim ona sanırım.

"jisung, bir süreliğine yanıma taşın olur mu?" dedi o sırada felix, başımı iki yana salladım hemen. "olmaz, saçmalama felix. zaten sizi uğraştırdığım için çok kötü hissediyorum, bir de senin yanına taşınırsam hepten kötü hissederim. bu sefer sana da takar, seni de rahatsız etmeye başlar... olmaz."

"öyleyse ben senin yanına gelirim. seni tek bırakmayacağım jisung, gerekirse changbin de durur yanımızda. sonra abim gelince beni döver sana göz kulak olamadım diye."

dalgayla söylediği son cümle ile yorgun bir şekilde kıkırdadım. "bana çok kızacak. ne kadar kızgın kalır acaba?" felix arkasına yaslanıp güldü. "sana kızgın kalmayacak jisung, merak etme. sana kızamayacak kadar çok seviyor seni."

ben de gülüp gözlerimi kapattım, açık tuttukça acıyorlardı. "onun bahsi açılmışken, ona yazmak ister misin? seni iyi hissettirecekse yaz bence." dediğinde telefonumu çıkarıp ekrana baktım, lakin gördüğüm mesajla gözlerim doldu tekrardan. titreyen parmaklarımla cevap yazdım ona.

minho♡♡

minho♡♡:
bebeğim
planlanmayan bir şey oldu
çok özür dilerim
ama birkaç ay daha burada kalmam gerekecekmiş
çok üzgünüm
benim de haberim yoktu
işler çok yoğunlaştı bir anda
yazmaya bile zor zaman bulabildim
ama yeni yıla kadar orada olacağım
tamam mı
her zamanki gibi beraber kutlarız

jisung:
sorun değill
niye özür diliyorsun
senin suçun değil sonuçta
dikkatli ol ama olur mu
sakın ha hastalanayım deme

iyi ki bir denize gideyim dedim, yuzum kipkirmizi olmus😔😔😔

her neyse, bu da boyle bir bolumdu iste.

junhyung cok igrenc😔😔😔

yine bana gel, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin