on altı

10 2 2
                                    

"tüm okul bilirdi jisung ve junhyung'u. junhyung okulun popüler çocuğuydu o zamanlar, o yüzden bir anda jisung'la ilgilenmeye başladığında tüm okul şaşırmıştı, kıskanmıştı yani. özellikle kızlar. okulun ortasında çıkma teklifi etti jisung'a, jisung da kabul etti. ilerleyen saatlerde arkadaşlarımla beraber onları görmüştük. junhyung jisung'u okulun bodrumuna götürmeye çalışıyor, jisung ise gitmemek için debeleniyordu."

dolu gözlerle polisle konuşan hyunjin'e bakarken felix elimi sıktı beni rahatlatmak istercesine.

"sonraki günlerde de değişmedi. junhyung babasına olan güveni yüzünden jisung'a okul bahçesinde birçok kere dövdü, ve herkes bunun nedeninin jisung'un ilişkiye girmek istememesi olduğunu de biliyordu. bir keresinde jisung ona karşılık vermeye çalışırken kolu kırılmıştı hatta, yanlış hatırlamıyorsam dirseğine doğru bir iz olması gerekiyor. kemiği... deriyi delmişti." dediğinde o anın acısını hatırladım yine, acıyla yüzümü buruşturdum.

gözümden bir damla yaş akarken dirseğimdeki yara izini gösterdim polise, onun da yüzü buruşmuş, ardından tekrar hyunjin'e dönmüştü.

"birkaç kere okulun ortasında jisung'a izinsiz dokunmaya çalışmıştı, sevgili oldukları için her şeyi yapabileceğini sanıyordu. bunlarla beraber jisung'u başkalarıyla yatıp kalkan birisi olarak tanıtmıştı tüm okula. bir barın duvarına jisung'un numarasını yazmıştı, jisung'un telefonuna her saniye bildirim geliyordu o zamanlar. bir sürü insan ona yazıyordu junhyung yüzünden.

mezun olmadan bir iki ay önce ise minho diye birisi dahil olmuştu tüm olaylara, jisung'u korumuştu ve junhyung'dan ayrılmasını sağlamıştı. okula kaç kere ambulans geldiğini hatırlamıyorum bile. jisung birkaç kere junhyung'u şikayet etmeye çalıştı, ama her zaman ikisinin de henüz 18 yaşlarını doldurmadıklarını söyleyip gönderdiler onu. gerçek nedeni ise junhyung'un babasının amir olmasıydı, yaşla alakası yoktu."

felix'in eline sıkıca tutundum. arkamdaki changbin hafif hafif omuzlarımı okşarken zorlukla iç çektim. felix ve changbin olmasa ne yapacağımı bile bilmiyordum. hyunjin'in polisle konuşması bittikten sonra sıra changbin'e gelince arkamdan çıkmış ve polisin önüne gitmiş, bu sefer de o anlatmaya başlamıştı.

"felix ile ben junhyung'u ilk defa görmüştük, gösterdiğimiz kamera kayıtlarının çekildiği gün. kafeye geldi ve zorla jisung'u götürmeye çalıştı. jisung gitmek istemeyince ona vurmaya çalıştı, onu durdurmasam vuracaktı da.

birkaç gün sonrasında, jisung güvende olsun diye pastanede felix ile beraber çalışıyordu ve ben de pastanenin dışında bekliyordum. jisung markete gideceğini söylemişti bize, aslında junhyung onu tehdit edip yanına çağırmış, pastanenin oralardaymış. jisung'un işi uzun sürünce yanına gitmeye karar verdim ben de, lakin marketin önüne geldiğimde ikisini gördüm. junhyung zorla jisung'u öpüyordu, dar bir alanda oldukları için jisung da kaçamıyordu. en önemli kısım ise, junhyung'un elindeki bıçaktı. jisung'un boynuna koymuş ve hareket etmesini engelliyordu. o günden sonra da zaten junhyung jisung'u rahatsız etmeye devam etti."

polis bu sefer bana döndü. "peki ya neden bunca sene bekledi? siz ayrılalı kaç yıl olmuş, neden bu kadar beklesin karşına çıkmak için?"

"hyunjin'in bahsettiği minho'yla sevgiliydik biz, ama minho işi için almanya'ya gitti. o da bu boşluğu fırsat bilmiş olmalı, başından beri takıntılı bir manyaktı. sevgili olduğumuz zamanlar benimle zorla ilişkiye girip her şeyi kayıt altına aldı, videoya çektiğini bile yeni öğrendim. ardından bu videolarla tehdit etti beni, sevgilinden ayrıl yoksa ona gönderirim falan diye de tehdit etti."

her şeye rağmen, sanki hiçbir şey yapmayacaklarmış gibi hissediyordum. bu kadar emek boşuna gidiyor gibi hissediyordum. polis derin bir nefes alarak yerine oturdu ve bize baktı.

yine bana gel, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin