on beş

9 2 6
                                    

junhyung

junhyung:
iyi misin?

jisung:
?

junhyung:
anksiyete herhalde yine
dışarıda gördüm seni

jisung:
takip ediyordum demiyorsun da

junhyung:
takip etmiyordum
sadece oradan geçiyordum
ama üzdün beni sungie😔😔
beni arasan koşa koşa gelirdim yanına
minho yerine
belki de sana acını unutturabilirdim bile hm

jisung:
nasıl olacakmış o
büyü mü yapacaksın

junhyung:
ah
üzgünüm
büyü yapamıyorum
ama aldığın zevkin arasında onu unutmanı sağlayabilirdim

jisung:
hala mı
sana iğrençsin demekten yoruldum
ama sen yorulmadın
sikecek deliğin mi kalmadı da bana taktın junhyung

junhyung:
kırıcısın😔😔
sadece bir fikir sunmuştum
ve işe yarardı da
ağzın çok bozulmuş senin sungie
sorun ne

jisung:
soruyor musun bir de
sorun sensin junhyung
başından beri sendin
senin varlığın bir sorun
başıma sarman bir sorun
neden anksiyetem tekrarlıyor sence

junhyung:
hmmm
düşüneyim
beni özlediğinden mi?

jisung:
hala
şaşırtmıyorsun
minho'yu özlediğimden
yanımda minho olmadığından
onu özlediğimden
senin yüzünden bana bok gibi davranmasından

junhyung:
sana söylüyorum jisung
sadece bir gece
ve her şeyi unutmanı sağlayabilirim

jisung:
ben sana unutturacağım her şeyi
bekle

junhyung:
sen mi üstte olacaksın?

jisung:
inanılmazsın
aynen junhyung
üstünde olacağım
ama sikmeyeceğim seni
bayıltacağım
neredesin

junhyung:
komiksin
*konum*

jisung:
bekle
çevrim dışı

junhyung:
heyecan verici
çevrim dışı

"sessiz ol!" diye bağıran adam ile kollarımı göğsümde bağlayıp göz devirdim ve arkama yaslandım. "bakın, jisung bey. onu dövmenizin cezasını hafifletecek hiçbir şey yok. onu darp ettiniz, ve bu bayım sizi tanımadığınızı söylüyor."

"o çok fazla şey söylüyor, kıracağım çenesini o olacak." junhyung kıkırdadığında ayağa fırlayıp yakasına tutundum, onu da ayağa kaldırdığımda polisler başımıza toplanmıştı. "ne gülüyorsun lan orospu çocuğu!?" daha fazla güldü, dağılan yüzüne bir yumruk daha atacağım sırada polisler ayırmıştı bizi. "yeter!" diye bağırdı bir polis, ama onun gülen suratını gördükçe daha fazlasını yapmak istiyordum.

o an ellerime bir kelepçe bağlandığını hissettim, ve sandalyeye oturtuldum yine. iç çektim sinirle ve polise baktım. "bakın polis bey, bu orospu çocuğunun babası amir diye bunca zaman şikayet edemedim onu, ama şimdi bir şikayet vermek istiyorum. yeter, dayanamayacağım."

"şu anda suçlu durumdayken şikayet veremezsiniz, daha erken gelmeliydiniz."

"amına koyduğum herifin babası amir diyorum size! nasıl şikayet vereyim? şikayetçi olsam daha çok başıma saracak. göstereyim size mesajları, şahit getireyim, kamera kaydı göstereyim. ne istiyorsanız yaparım, yeter ki uzaklaştırın bu herifi benden."

polis iç çekti, ardında arkamdaki polislere kelepçelerimi çözdürüp telefonumu verdi bana. "gösterin mesajları." dediği gibi hızla telefonu açtım, lakin tam da mesajlara gireceğim sırada junhyung'un telefonumu elimden alıp duvara doğru fırlatması ile donakaldım. ellerim boş kalmış, dolmaya başlayan gözlerim ile aynı anda ellerim titremeye başlamıştı.

"junhyung, yemin ederim yeter. rahat bırak artık beni, tanrı aşkına!" diye bağırıp ona döndüğümde karakoldaki herkes de bana döndü. hızla ayağa kalkıp telefonumu aldım, koruyucu ekranını çıkartıp bir kenara attım hemen. ekranın kendisi de kırılmıştı, şükürler olsun ki hala çalışıyordu.

polisler bu sefer junhyung'u kelepçelediği sırada mesajların en başına gidip polise verdim. o mesajları okurken volta attım etrafta. tekrar kötü hissetmeye başlamış, nefeslerim yine kesilmeye başlamıştı. adam mesajları okumayı bitirip masaya koydu telefonu. "lütfen, uzaklaştırın bu adamı benden. lütfen. isterseniz arkadaşlarımı arayayım, birkaç kamera kaydı getirsinler. lisedeki birkaç tanığı göstereyim size, okulun ortasında beni nasıl dövdüğünü anlatsınlar size. nasıl zorla ilişkiye girmeye çalıştığını, nasıl beni döve döve kolumu kırdığını anlatsınlar size. yeter ki uzak dursun benden."

"o zamanlar sevgiliydik jisung, ilişkiye girmemiz hakkında hiçbir şey diyemezsin!"

"sevgili olmamız ilişkiye girmek istediğimi göstermez! hiçbir zaman istemedim junhyung, her zaman beni zorladın. zaman istedim senden, istemiyorum yapmak dedim!"

"sakin olun!" diye bağırdı polis, bir daha. sandalyeye oturdum ve ellerimi saçlarıma geçirdim, gözlerimden yaşlar akmaya başlamışken içimden küfürler yağdırıyordum her şeye. "şu anda çağırabileceğiniz bir tanık, ya da gösterebileceğiniz bir kanıt var mı?"

"arkadaşımı arayabilirim, video getirebilir. liseden de birkaç kişi çağırabilirim, benim çağıracağım kişiye güvenmezseniz benimle aynı sınıfta olan herhangi birisini de çağırabilirsiniz. önemli değil, herkes aynı şeyi söyleyecektir."

"öyleyse siz arkadaşınızı arayıp videoları isteyin, biz de lisenizden birisiyle irtibat kurmaya çalışacağız."

"ben... biraz dışarı çıkabilir miyim? iyi hissetmiyorum." polis beni onayladığında hızlıca dışarı çıktım, merdivenin en kenarına oturup bir tane hap içtim ve derin nefesler alıp biraz sakinleşmeyi bekledim, ardından oyalanmadan felix'i aradım. ondan kayıtları alıp gelmesini rica ettim, ne olduğunu ise daha sonra açıklayacağımı.

YETER ULAN GINA GELDI

geber junhyung

oy unutmayin yazmaktan nefret ediyorum ama hatirlatmam isteniyor ozur dilerim😔

yine bana gel, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin