abim
felix:
mahkemeye mi geleceksinabim:
evetfelix:
neden haber vermedinabim:
kızarsın diye
haklı olarakfelix:
doğru
kızardım
haklı olarakabim:
felix
her şeyi düzelteceğim ben
yemin ederim
affettireceğim kendimi
hatamın farkındayım
neden olduğum şeylerin farkındayım
biraz geç kaldığımın da farkındayım
anlık sinirle saçmaladığımın farkındayım
ama her şeyi düzeltmek için elimden gelen her şeyi yapacağımfelix:
elinden gelen her şeyi değil
daha fazlasını yap
çevrim dışı☆
avukatımın yanında otururken parmaklarımla oynuyor, etlerimi koparıyordum. midemdeki bulantı o kadar fazlaydı ki, ağzımı açsam kusacak gibi hissediyordum. gerginlikten tüm bedenim uyuşmuştu. junhyung'un hapise gireceğini biliyordum, zaten korktuğum şey de bu değildi.
gerginliğimi fark eden felix elimi sıkıp gülümsedi bana. "merak etme jisung, gelecek." dedi fısıltıyla. ona inanmak istiyordum, geleceğine inanmak istiyordum lakin yapamıyordum. içimden bir his "gelmeyecek" diyordu bana, beni korkutan şey buydu.
arkamı dönüp izleyenlerin arasında duran hyunjin, jeongin, chan, seungmin ve changbin'e baktım. hepsi beni rahatlatmak ister gibi güldüğünde aksine daha çok gerilmiş, dudağımı ısırarak önüme dönmüştüm. ayağımı yere vuruyordum artık, kalbim göğüs kafesimi delmek ister gibi atıyordu. beni tekrar hayal kırıklığına uğratmasını istemiyordum, bunu yapmaması için dualar ediyordum.
o sırada onu çağırdılar, son tanığımızın gelmesini istediler. korkuyla kapıya döndü gözlerim, herkesin gözlerinin döndüğü gibi. kapının açılmasını, ve sarı saçlarıyla içeri girmesini bekledim. bekledim.
gelmedi ama.
gözlerimin dolmaya başladığını hissederek önüme döndüm, hakim tanık olmadığı için kararını vereceğini söyleyecekken kapı açıldı hızla. "üzgünüm, çok trafik vardı..." duyduğum tanıdık sesle kapıya döndüm hemen.
görmek için can attığım sarı saçları karman çorman olmuş, göğsü hızla inip kalkıyordu. koşmuş gibi duruyordu. junhyung'un sinirle ona baktığını gördüm, ardından minho'yla göz göze geldik. dudağında beliren gülümseme ile onu ne kadar özlediğimi anladım bir kere daha, gözümden bir damla yaş süzüldü ve ben de dayanamayarak hafifçe güldüm.
minho hızlı adımlarla tanık bölümüne geçti, felix ile birbirimize bakarak rahatlamış gibi gülmüş, minho'yu dinlemeye başlamıştık. önce yalan söylemeyeceğine dair yeminini etti, ardından junhyung'un avukatı geldi ve sorular sormaya başladı. yeterince batmışlardı, ve sorduğu her soruda da daha çok batıyorlardı.
minho tamamen onların aleyhine konuştu, hyunjinlerin ve changbin'in ifadelerini destekleyecek şeyler söyledi. gözlerimi ondan alamıyordum, yüzümdeki aptal gülümsemeyle ona bakarken kalbim bu sefer gerginlikten değil, heyecandan hızla atıyordu. onu gördüğümde gardımı indirmeyeceğimi söylemiştim kendime, ama artık umurumda değildi hiçbir şey. ona sıkı sıkı sarılmak ve özlem gidermek istiyordum.
"lise zamanlarında, hatta sonrasında da, junhyung zaman zaman jisung'u takip etti. bazenleri junhyung'u jisung'un evinin etrafında görüyordum, onun tek yaşamasını fırsat olarak görüyordu sanırım. çektiği videoların kopyalarını da... satıyordu. okuldaki kişilere sattığını gördüm birkaç kere, karşılığında ise uyuşturucu alıyordu. tabii o zamanlar ne olduğunu bilmiyordum, daha yeni öğrendim ben de."
junhyung bitmişti, ciddi anlamda bitmişti. minho'nun ağzından çıkan her söz onun daha çok batmasına neden oluyordu. tek isteğim bu davanın sonucunda junhyung'dan kurtulmaktı.
minho'nun tanıklığı bitti, gözlerimi ondan ayıramıyordum. bana döndü ve hafifçe gülümsedi, gülümsemesi kalbimde ufak bir sızı yarattı. hakim karar süreci için on dakika verdi bize, minho yanıma gelmeye çalıştıysa da onu karara kadar olduğu yerde durması gerektiği konusunda uyardılar.
bu on dakika bitmeyecek gibiydi, yerimde duramıyordum. sonucun ne olacağını umursamayı bırakmıştım, tek istediğim minho'ya sarılmaktı. kolları arasında olmak, çok özlediğim kokusuna kavuşmaktı. "sakin ol." diyordu felix, gözlerimden birkaç tane daha gözyaşı aktı. "felix, geldi." dedim sanki inanamıyormuşum gibi.
gülümsedi ve sıkıca sarıldı bana, titreyen ellerimi ona saramadım bile o anda. geri çekildi ve hırkasının koluyla sildi gözlerimi. "geldi jisung, abim geldi. ve bir daha da gitmeyecek." bu daha çok ağlamama neden olurken hemen gözlerimi sildim, yüzümden silemediğim gülümsemeyle önüme döndüm, hakimi beklerken minho'ya bakamadım daha fazla. bakarsam daha çok ağlayacağımı biliyordum çünkü.
on dakika bittiğinde hakim salona geldi tekrardan, ayağa kalkarken titreyen dizlerim yüzünden masadan destek almak zorunda kalmıştım. herkes tekrar yerine oturdu ve hakim kararını açılmaya başladı.
"sanık yong junhyung tecavüz, kasten adam öldürmeye teşebbüs, darp, tehdit, özel hayatın gizliliğinin ihlali, ısrarlı takip, izinsiz video kaydı alma gibi suçlardan yargılanmıştır, cezasını hafifletecek hiçbir gerekçe ise bulunmamıştır. sanığın 32 yıl hapis yatmasına karar verilmiştir."
☆
yine gec kaldin minho senin ben
AY NEYSE JUNHYUNG HAPSE GIRCEK😭
bir dahaki bolum final. SUKURRR
(oy unutmayin🥺)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yine bana gel, minsung
Fanfictionjisung: özledim minho sana sarılmayı özledim göğsünde uyumayı özledim sabah uyandığımda seni görmeyi özledim fotoğrafını değil seni görmeyi özledim