See,That's My Soldier

95 11 1
                                    

Hic yazasim yok

~

Belki biran olsun bile düşünmüşsünüzdur değil mi, "neden ben?" Diye. Şahsen ben şakasız her gün en az bir kere soruyorum bunu Tanrı'ya, "Neden ben?"

Hayatımın hiç bir zaman bir dönüm noktası olmadı. Ne doğduğumda, ne okula başladığımda, ne babam olucak o adam öldüğünde.

Ama inanıyorum ki sadece adını bildiğim bu adam benim dönüm noktamdan daha fazlası olacaktı. Babamın yerine bile geçebilecek bu adam olacaktı.

Yaşanmışlıklar bir hiç değildir. Bir kötü an yaşarsınız ve o anı beyninizden silmek istersiniz. Belki unutmaya çalısırsınız belki başarırsınız. Ama şunu bilinki; O yaşanmışlık,yaşanmışdır.

Her şey saatler içerisinde gerçekleşti. Ben abksiyete kirizi geçirerek yere düştüm. Oradan geçen Yeji bizi buldu. Önce beni dahasonra cesedi gördü. Onu sevdiğini biliyordum. Her ne kadar üzülse ve içinde fırtınalar kopsa bile soğukkanlılıkla ambulansı,polisi ve olay yeri incelemeyi aradı. O anlara şahit olarak söylüyorum ki bunları yaparken ve yaptıktan sonra gözünden bir damla yaş bilr düşmedi.

Onunla beraber büyümüş ve zaman zaman babasından korkup açtığında onu ben sakinleştirmiştim. Belki aramızda yaş farkı azdı ama o hep benim manevi kızımdı.

O benım kızım,o benim askerim.

Etrafta polisler,içlerinde biri Minho'nun arkadaşıolduğunu öğrendiğim Kim Seungmin. Bir yandan hastane de çalışan Miyeon,beni sakinleştirmeye çalışıyor. Diğer tarafta Olay Yeri İncelemeden gelen Wooyoung. Ve gözyaşlarımın birer birer aktığı gözlerim yaklaşık 1 saattir sadece onda takılı. Lee Minho.

Şuan söylenilecek bir şey yok. Bir cesedin karşısında hareketsiz bir şekilde durdum ve sonra Yeji geldi. Yeji beni bir koltuğa oturttuktan sonra tüm yardım merkezleri sırayla geldi. Hepsinden önce burada olan Kim Seungmin ve Lee Minho'ydu. Belki o olaydan sonra yüzüme bile bakmaz diye düşünüyordum ama herşeyimle ilgilenmeye çalıştı. Suyundan tut kahvesine, kahvesinden tut kolonyasına kadar benim için çabaladı.

İşte bu an benim dönüm noktamdı.

~

Şirket bugün tüm çalışanlaraizin vermişti. Bu olayın haber olması demek şirketin sonunun gelmesi demekti. Tabii ki de bu olayın açıklanmaması için milyonlarca won harcamıştı. Onun umurunda asla bir can yoktu. Tek derdi 3 kelimeydi. Para,para,para.

Şaşıracağım şekilde Minho beni bir cafeye götürmüştü. Ağzımdan tek birkelime dahi çıkmamıştı. O konuyu değiştirmek için sorular soruyor benise sadece kafamla cevap veriyordum.

"Ee,sen ne mezunusun?" Bu kafamla cevap verebileceğim bir şey değildi. Mecbur konuşmalıydım. Uzun süredir ağzımı bıçak açmadığı için kalınlaşan sesimle konuştum. "Güzel sanatlar."

"Anladım. E-"

"Neden bunu yapıyorsun Minho?" Lafını kesip sorduğum soru ile  şaşırmış olacak ki cevaap vermesi biraz uzun sürdü. "Ne yapıyormuşum?"

"Seninle sadece dış görünüşün için bir gece geçirmekisteyen adamın, neden kafasını dağıtmak istiyorsun?"

"Herkes bunu yapar-"

"Hayır,hayır Minho herkes sadece iki kere görüştüğü biri ile dışarı çıkıp kahve içmez. Doğruyu söyle.  Benimle yakınlaşmak istiyorsun değil mi?" Benim hep durgun kalacağımı sanmıştı. Ama yanılmıştı. Ben Han Jisung, bir şeyi istersem alırdım. Onunla illa bir gece geçirecektim. Cinsel çekimlerimizin ikimizde farkındaydık. Ama neden böyle yaptığını anlamıyordum.

"Hiç değişmemişsin Jisung. Ama şunu unutmuşsun. Ben ulaşılmaz biriyim. Beni kolayca elde edemezsin. Hatırlasana o geceyi." Demiş ve hesabı ödeyerek masadan kalkmıştı.

Minho benim unuttuğum her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyordu.

-

Ben gidiyorum Öykü mozaik pasta istedi

Şarkı sozu de yazim

See, that's my down bitch, see that's my soldier...

Leave'MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin