7 • BAĞIMLI DUYGULAR

428 69 76
                                    

Jimin'in Günlüğünden

12 Haziran 2022 - Seul

İzinli olduğum günleri sevmiyorum ama seni biraz daha görürüm belki diye evden çıkıp gidemiyorum da.

Taehyung geldi az önce. Tatilden bir hafta kadar erken sönmüş. Saatlerdir sende. Beni de çağırdı ama ben yine gidemedim. Bahçeme doluyor onun tatlı gülüşmeleri. Sonra senin homurdanmaların "Yapma şöyle. Ben onun orada olmasını seviyorum. Yerini değiştirme," diyorsun.

Muhtemelen Taehyung o çok sevdiğin tablonun yeriyle oynuyor yine. Sense onu, kapıdan girer girmez tam karşında görmek istediğinden holdeki duvarda, orada olmasını kalması konusunda ikna etmeye çalışıyorsun.

Taehyung bilmiyor ama ben onun yetimhanedeki günlerinden kalma bir fotoğraf olduğunu biliyorum. O günleri unutmak istemediğinden hep gözünün önünde olsun istiyorsun. Gülmeyi unutmuş değilsin ama ona baktıkça gülmek için bir sebebin olmadığını hatırlıyorsun. Belki de Taehyung haklı. Sen gül diye ben de o tablonun yeriyle oynardım. Ama daşündüm de yapamazdım. Sen seviyorsun diye ben hiçbir şeyi değiştiremezdim.

Taehyung'u çok seviyorsun, değil mi Jungkook?

Pencereyi kapatmak, sesinizi duymamak istiyorum bir an ama kendime engel olamıyorum. Sesini duymak canımı çok yakıyor. Yanında olamamak ve içine yağmurlu gökyüzünü, evreni alan ama bir beni alamayan gözlerine bakamamak canımı yakıyor. Mutfağımın senin mutfağınla komşu olmasını sevmiyorum. Cam açıkken Taehyung'un seni ne kadar çok sevdiğini söylediğini duymayı sevmiyorum. Senin cevap vermeyişini ama onu sözcüklerle ifade edemeyeceğin kadar çok sevdiğini bilmeyi sevmiyorum.

Ben bu aralar hiçbir şeyi sevemiyorum.

Bu sabah hıçkıra hıçkıra ağlayasım var. Olmazlara inat, bir gün o tablonun başında tartışmadan sarıldığımız o günlerin hayalini kurmaktan kendimi alamıyorum.

°•°•°•°•°•°•°

Evin içini son kez gözucuyla şöyle bir kontrol ettim ve kapıyı çekip çıktım.

Hava bugün güneşliydi lâkin sıcak değildi.
Deniz tarafından esen hafif bir rüzgâr vardı. Tenim yel vurdukça ürperiyordu.


Saat henüz 08.00'dı. Kuş cıvıltıları kesilmemişti ağaç dallarının arasından. Yapacak bir yığın işim olmasaydı nefis bir sabahtı. Seul'ün havasına pek güven olmazdı gerçi. Her an yağmur da yağabilirdi ama bu yazın yaklaşmakta olduğu fikrini gölgelemiyordu.

Koltuğumun altına sıkıştırdığım hırkamı alıp üzerime geçirirken, kulübeme doğru ağır ağır adımladım. Gider gitmez kendime bir kahve yapacak ve uyurken bile aklımdan hiç çıkarmadığım şekilde durmadan, duraksamadan çalışacaktım. Yarın projemin teslim günüydü. Bir gün bile kalmamıştı artık önümde. Saatlerle yarışıyordum.

Elimin birinde, tatlı domates ve peynirle özenerek hazırladığım sandviçim duruyordu. Diğer elime alıp hırkamın o kolunu da geçirdim güzelce. Kocaman ısırıklar alarak ağzımı dolduruyordum, deyim yerindeyse çiğnemeden yutuyordum.

HİDDEN °• JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin