Double update yaptım, önceki bölüme bakınn
- -
Harry bugün kesinlikle temizlik yapmalıydı.
Nöbetten fırlamış olması önemli değildi, o temizlik yapılmalı ve dışarıdan gelenleri düzgün karşılamalıydı. Takıntısı vardı, ne yapabilirdi? Louis'nin ailesiyle bir tanışıklığı olmamasına rağmen bunu yapma zorunluluğu hissedecek kadar hem de!
"Perdeler ve tüller yıkandı, birazdan yerleri sileceğim, mü-kem-MEL!"
Kendi kendine şakıyarak perdeleri sepete ayırdı, etrafın tozunu aldı ve vileda sopasıyla parkelerin üzerinden güzelce geçmeye başladı. Parkelerin ıslak görünümü neredeyse onu huzurdan bayıltacak duruma getiriyordu. Temizlik konusunda, tıpkı ev yemekleri yapımı kadar titizdi.
Bugün nöbetten çıkar çıkmaz eve gelip iki saat uyumuştu. Sonra yulaf ezmeli pratik bir kahvaltı hazırlamış, pembe şortunu, sarı tişörtünü giymiş ve ardından hemen işe koyulmuştu, böylece evi temizleyecek yeterli gücü de depolamıştı.
Bugün cumartesiydi, akşam saat yedide Duncan ile akşam yemeğine gidecekti. Biraz da stresini atmaya vesile olur diye temizliğe kalkıştığını itiraf edebilirdi. Nedense bu buluşmadan pek ümitli değildi. Onunla ortak noktası olmadığı gibi buldukları konu hakkındaki sohbeti de devam ettiremiyorlardı.
"Zaman kaybı," diye mırıldandı ama Duncan meselesi onun için çok da büyük bir problem değildi. Bilirsiniz, asıl yükü üzerinden attığını düşünüyordu.
Louis'yle sohbet ettiği günden bu yana kendini daha iyi hissediyordu çünkü. Bir kere gerçekten çok rahatlamıştı, neticede onun kişiliğini daha iyi tanımaya başladığı için Louis'ye karşı duyduğu önyargılar da yıkılmaya başlamıştı.
Elbette ona şimdilik çokça güven besleyen biri değildi, sonuçta hiçbir şey tam olarak netlik kazanmamış, bir sonuca varmamıştı. Ev sahibinin gelmesi veya gelmemesi nelere vesile olurdu, onu da bilemiyordu. Aralarında hâlâ bir çizgi olması konusunda ısrarcıydı ama bu, sadece kendi kendine aldığı bir karardı. Louis'nin kendisine yönelik yanlış bir davranışını fark ederse içindeki o pek fevri tarafı çıkarma konusunda asla tereddüt etmezdi.
Yine de Louis'nin farklı ve anlayışlı kişiliği olduğuna inanarak kendi düşünceleriyle çeliştiğini de kabul edebilirdi. Louis daima mükemmel görünen bir adamdı ve bu, bir şekilde gerçekçi ve hoş geliyordu. Kendisinin yaptıklarına karşılık kim olsa ya sinir krizi geçirir ya da evi terk ederdi. Ama Louis hem anlayış hem de sabır göstermiş; bunlar yetmemiş gibi karakterini asla bozmadan kendisine sıcak ve sempatik davranmıştı. Hoş biriydi.
Ve o gözleri... sohbet ettikleri akşam, akılcı muhabbet yöntemi ile kendisini şak diye konuşturup içini açmakla kalmayıp, bir de mavi gözlerinin alımlığı ile kendisine hayran bırakmıştı. Tanrı aşkına... Onu düşünürken resmen düşünceleri ve hisleri karman çorman oluyordu! Nasıl bir adamdı bu böyle? Akıl sır erdirememekle beraber kendisine ilgi duyurmayı da pek ustaca başarıyordu.
Arkadaşını ayarlayıp kendisini işten aldırması hiç alışık olmadığı kadar ince ve biraz da aşırı bir davranıştı; aldığı çileklerin bir kısmını kendisine ikram etmesi, iş önerebilecek kadar yakın davranması, yediği yemeğin parasını ödeyerek araba almasına destek olması... Cidden, bu Louis nasıl bir adamdı?
Kapının açılmasıyla Louis'nin geldiğini anlamıştı. Oysa anlamadığı bir heyecan sarmıştı içini, sıkıca tuttuğu sopanın başını göğsüne bastırdı. Boğazını temizledi, karşısına çıkan genç adamı karşılayan yumuşak bir tebessüm verdi. Saçları birbirine karışmış, sakallarının çevrelediği vişne rengi dudakları ve sığ kirpikleri ardındaki inci misali parıldayan mavi gözleriyle etrafı inceliyor, havayı kokluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Is My Landlord? | Larry
HumorHayatını kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceğini hem kendisine hem de babasına kanıtlamak için yeni bir ülkede yeni bir hayat kuran Harry, satın aldığı evde hiç de beklemediği bazı durumlarla karşılaşıyor ve Louis denen adamla sorunların peşine düşü...