Bugün Harry'nin nöbeti yoktu, işten altıda çıkmış, Louis'nin kliniğine doğru yola koyulmuştu. Attığı konuma doğru ilerlerken taksinin her dakika daha da oraya yaklaşıyor olması kalbini hızlandırıyordu. İlk kez onu iş üzerinde görecekti.
Kliniğe geldi. Ofisi şirket binasının dördüncü katındaydı. Zili çaldı, elli yaşlarında siyahi, kilolu olan bir temizlik görevlisi kapıyı açtı. Gözleri yorgunluktan yarıya inmişti. "Hasta almıyoruz."
"Ama ben-"
"Randevunuz var mıydı?"
"Hayır ama-"
"O zaman almıyoruz."
"İyi de ben muayene olmaya gelmedim ki!"
"Bak genç adam, randevu almak istiyorsan araman yeterli, al şu kartı bakalım, ararsın."
"Ama-"
"Sabah dokuzda ararsan asistanı karşılar seni."
Kapıyı tam kapatacakken - Harry de kart ile hayretle bakakalmışken- "Linda," diye seslenen tanıdık sesin sahibi kapıda belirdi, ağız maskesini indirerek Harry'ye gülümsedi. "Harry benim özel misafirim. Gelsene."
"Ayy, bilmiyordum Bay Tomlinson! Çok- çok özür dilerim!"
"Sorun değil, canım. Senin işin bittiyse ayrılabilirsin."
"Tamamdır!" Mahcubiyetle Harry'ye bakıp, "Afedersiniz!" dedi, oradan ayrıldı.
Louis onu içeriye buyur ederek kapıyı kapatırken, "Hoş geldin," diye gülümsedi. Beyaz renkte klinik üniforması giymişti; başında saç bonesi takılı, çenesi altında maskesi duruyordu. Yakın gözlüğünün islenmiş olması sebebiyle can hıraş çalıştığı belliydi.
"Hoş buldum, nasılsın?"
"Seni görünce çok iyi oldum, sen?"
"Yani... Tuhaf..."
"Ah, Linda meselesi... tam da son hastam ayrılmıştı ki sen geldin. Linda'nın kusuruna bakma, altıdan sonra gelen olursa almaması için kötü kadın rolü oynamasına bir şey demiyordum, senin geleceğini söylemeyi de unutunca böyle oldu."
Gülüştüler. "İşinin hakkını veriyormuş."
"Öyledir... Yorgun değilsen muayeneye başlayabilirim."
"Hı-hı..."
Muayene odasına geçtiler. Çantasını ve hırkasını kenara bırakıp koltuğa oturdu. Koltuk deriden ve elli santim kadar arkaya yaslanan cinsenti. Yatmaktan pek bir farkı yoktu. Üstelik oda epey ışıklıydı ve steril bir koku hâkimdi.
"Kliniğiniz güzelmiş Bay Dişçi."
Materyallerle dolu kutuyu karıştırırken sırıttı. "Öyledir."
"Bir de ortağın vardı değil mi?"
"Evet ama şanslı herif erken çıkıyor."
"Yâ, neden?"
"Çok az hastası olduğu için."
"Yani en başarılı sensin?" diye sırıtarak Louis'nin keyifle gülmesine sebep oldu.
"Bak, böyle söyleyince pek tatmin oldum şimdi." Başı yanına gelerek, "Ağzını aç bakalım," dedi. Birden yanakları ısındı.
"Aiy... Tanıdık birine yaptırmak tuhaf oluyormuş."
"Hem de sevgilin, ha?"
Kıkırdadı. Utana sıkıla ağzını açmak zorunda kaldı, ancak kendisinin utandığı kadar Louis bunu yadırgamamış, ciddiyetle dişlerine bakınıyordu. Elindeki metal, ucu küçük bir aynadan oluşan çubuğu dişlerinin arkasında gezdirdi. Kimi zaman iç yanağını metalin arkasıyla itiyor, dişlerinin önüne bakıyordu. Gözleri ilgili ve dikkatliydi.
"Hımm... 20'lik dişlerin duruyor. Canını yakmıyordur umarım?"
Metal çubuğu çektiğinde, "İyiyim," diye cevap verdi Harry. Louis de bakmaya devam etti. Yaklaşık iki dakika sürdü.
Geriye çekilip, "İnanmazsın ama aşırı temiz," dedi. "Tebrik ederim, Bay Styles. Genelde dişçilerin onayından geçmek zordur."
Yerinde doğrulup, "Zaten kendimden emindim," diye omuz silkti keyifle. "Buraya seni ve kliniğini merak ettiğim için gelmeyi daha uygun görüyordum."
Güldü. "Bunun için bahane bulmana gerek yoktu, sevgilim. Bana gelmek istediğini söylesen senin için bir araba ayarlardım."
"Yine Oli'yi mi?"
"Hıı... Ne o, hoşuna gitmedi mi bakayım?"
"Sizin olmanızı tercih ederim Bay Dişçi."
Sırıttı. Burnunu dürterek malzemeleri geriye koyarken, "Şey!" diye ayaklandı Harry. "O küçük aynadan nasıl anlayabildin?"
"Denemek ister misin?"
"Hı?"
"Nasıl göründüğünü denemek ister misin? Bende deneyerek."
"Iı... Olur?"
Gülümsedi. Metal aynayı üstünkörü temizleyerek ona verdi ve bu kez koltuğa kendisi oturdu. Tepesinde duran Harry'nin metal parçasını inceleyen hâline gülerek, "Dişlerimin arkasına getirmen lâzım," dedi. "Ama iyice dişlerime yanaştırma, yoksa göremezsin."
"Peki!"
Eğildi, Louis'nin dişlerinin arkasına getirdi. Küçük aynanın konumunu denkleştirmeye çalışarak milim milim oynattı. Bu sırada Louis'nin de dişlerinin ne kadar özenli bir temizliğe sahip olduğu görülebiliyordu. Bembeyazdı.
"Dişlerini yeni mi fırçaladın?" diyerek onu güldürürken, istemeden kendisi de gülmeye başladı. "İnanılmaz!"
Metali tutan elini kavrayıp, biraz ağzından uzaklaştırdı ama konumları hep aynıydı, ona alttan sırıtıyordu. "Herhalde burun buruna geldiğim hastalarıma iğrenç dakikalar yaşatmak istemem."
Kıkırdadı. Bu sırada bembeyaz ışıklar altında mavi gözlerinin nasıl da parlak, sakalları arasındaki dudaklarının ne kadar dolgun olduğu çekti dikkatini. Yutkundu, istemsiz bir dürtüyle, sanki bu, hep taptıkları doğal bir durummuş gibi eğildi, onunla dudaklarını buluşturdu.
Louis'nin ilk başta hayret duyumsayıp karşışık verememesi üzerine ayrılmak istedi. Ama Louis iki eliyle her iki yanağından kavradı, yin yang misali pozisyonda öpüşmeye devam etti. Hayatında aldığı en değişik ama heyecan verici öpücüğü tatmanın keyfiyle dudakları yumuşak baskılarla birbirini emiyor, yavaşça yalıyor, yeniden öpülüyordu.
Ayrıldıklarında nefes nefese kalmanın yanı sıra birden gülmeye başlamışlardı. İkisinin de mutlulukla ışıldayan gözleri hevesle birbirini takip ediyordu.
"Herhalde bugünün tarihini asla unutmayacağım," dedi Louis. "Örümcek Adam'ın ruhunu yüreğimde hissettim."
Kıkırdadı. Biraz geriye çekilince Louis ayaklandı ve onu belinden yakaladığı gibi kendine çekerek dudaklarını yeniden öptü. Küçük ama sevgi dolu öpücüğün hemen ardından gözlerine gülümseyerek, "Benim güzel Mary Jane'im?" dedi.
"Söylesene... Kaç hastanla aynı pozisyonu düşündün?"
Kıskançlık ve alayla sorulmuş bu anlamsız cümleye karşılık sırıtarak, "Kollarımın arasındaki hastam dışında düşlediğim tek bir kişi bile olmadı." dedi. "Dilersen, her gün bunu yaparız."
"Sonra Linda beni akşamları kapıdan kovsun, değil mi?"
Gülüştüler. "Bu gece La Grande Boucherie'ye gitmeye ne dersin?"
"Oh?"
"Orada piyano çalışımı izle diyorum. Seni randevuda yakaladığım gibi değil, gerçekten dinle beni. Tüm odağın bende olsun istiyorum."
"O gece de tüm dikkatim sendeydi..."
"Yâ? Bunu bildiğim iyi oldu. Haydi, gidelim!"
- -
Sonraki bölümü atlamayın, double update 🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Is My Landlord? | Larry
HumorHayatını kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceğini hem kendisine hem de babasına kanıtlamak için yeni bir ülkede yeni bir hayat kuran Harry, satın aldığı evde hiç de beklemediği bazı durumlarla karşılaşıyor ve Louis denen adamla sorunların peşine düşü...