Harry, televizyon karşısındaki koltuğa oturmuş heyecanla film ararken, patlamış mısırın pat pıt seslerle patlayışı kulaklarına hücum ediyor, Louis'nin, "Birazdan geliyor," diye söylenmesi üzerine mutluluk yaşıyordu.
Birbirleriyle flört etmelerinin ve birbirlerini tanımaya başlamalarının dönemi bitmiş, çıkmaya başlamışlardı. Aslında yemeğe çıkmalarının üzerinden on gün geçmesine rağmen birbirlerini daha önceden tanıdıkları için, doğrudan bu evreye geçmiş olmak pek de zor olmamıştı.
Louis, köri ve karabiber eklediği baharatlı patlamış mısır kovasıyla yanına kıvrıldı, Harry'nin bulduğu filme bakındı.
"Hmm, Free Guy. Komedi mi izleyeceğiz?"
"Evet! Eğlenceli olur dedim, sence?"
Gülümsedi. "Sana uyarsa ben de sana uyarım."
Harry'nin tatlı kıkırtısını kazanmak dünyalara bedel gibiydi, tavşan dişlerinin dolgun dudakları arasında parıldayışı, yeşil gözlerinin can alıcı rengi, pamuksu yanakları Louis'nin kalbine işliyordu. Uzandı, yanağını öperek birden utanmasına neden oldu. Onunla en büyük adımı yanaktan öpmekti ve bunu doyasıya değerlendirmeyi seviyordu.
"Çok tatlı görünüyordun."
Utanmayı bir kenara bırakarak, bu hoş iltifatı ödüllendirebilmek adına kollarını boynuna doladı, bir öpücük de kendi verdi Louis'nin yanağına. İkisinin de sevgi dolu bakışları birbirini detaylıca inceliyor, aynı hoş tınılarla kalpleri çarpıyordu.
"Sen de!"
"Filmi izlemeyip seni izleyesim var, ne yapacağım?"
Harry kahkasıyla bir kuş gibi cıvıldayarak, "Louu!" diye sızlandı. "Beni utandırıyorsun."
"Utanmak sana çok yakışıyor... Her şey sana yakışıyor!" Kalbi, bu güzelliği kaldıramayan bir ağırlık altında kalmıştı sanki. İç geçirdi, bir patlamış mısır alıp Harry'nin dudaklarına uzattı. "Nasıl?"
"Leziiiz! Böyle hünerleriniz varken yemek yapamıyor musunuz dişçi bey?"
Güldü. "Aperatif hazırlamak hüner mi istiyormuş?"
"Hı-hı!"
"Ne zamandan beri?"
"Aslına bakarsan en zor iş aperatif yiyeceklere lezzet vermektir! Bunu başardınız efendim, harikasınız!"
Gülümsedi. "Senin takdirini almak bana yeter, dilediğin kadar bu tür yiyeceklerden denerim."
Harry, bir kolunu onun koluna dolayıp başını omzuna yasladı, filmi başlattı. Birlikte mısır yiyor, keyifli filmin tadını çıkarıyorlardı. Yer yer kahkahaları vücutlarını sarsıyor, yer yer yorumlar yapıyorlardı. Sinemada sessizce film izlemektense bu durum ikisine de daha sempatik ve sıcak geliyordu.
Öpüşme sahnesi geldiğinde Harry'nin yanakları ısınmış, kocaman gülmemek için dudağını ısırıyordu. Tuhaf... Kısa süredir çıkıyor olmalarına rağmen onu hep öpmek istemiş ama bir kez bile adım atamamıştı. Daha kısa süredir birlikte olduklarını da biliyordu ama ne yapsaydı? Onu düşünmekten kendini alamıyordu. Sadece bazen gerçekten dudaklarının tadını merak etmiyor değildi...
Buna rağmen Louis'nin anlayışı öyle büyüktü ki! Kendisini ne zorluyor ne de öpücüğe veya daha ilerisini istemeye dair işaretler veriyordu. Bu da daha rahat hissetmesine sebep oluyor, gerilmiyordu. Daha önceki ilişkilerinde hep zorunda hissettiği için erkek arkadaşlarına karşı gelememiş olmaktan, onların isteklerini daha ön plana koymuş olduğundan kaynaklıydı belki de. Louis gibi mükemmel bir erkekle olduğu için rahat ve huzurlu olmakla beraber mutluydu da!
Bu duygu sevinciyle onun koluna daha da sarılıp, "Çok şanslıyım," diye mırıldandı. Louis'nin bakışlarını hissedince birden utandı ama yine de dudaklarına tebessüm konmuştu. "Aiy... dışımdan düşündüm."
Güldü. "Yanımda rahat hissediyor olmalısın."
Hayretle açtığı gözleri eşliğinde, "Nereden bildin?" diye sordu.
"İnsan, rahat ve huzurlu hissettiği kişinin yanında bazen yalnız olduğundaki kadar açık davranıyor istemeden. Bu durumda sana bunu hissettirmiş olmak bile beni keyiflendirdi." Alnını öpüp, "Seni bulmak benim için de bir şanstı," dedi.
Gülümsedi, kollarını yine boynuna dolayıp, "Cümlelerini tutarlı seçiyor olman beni deli ediyor," dedi. "Bilgili ve tamamlayıcı konuşuyorsun. Çok havalısın!"
Onunla gülüşerek, "İnsanlarla hep iç içe olan bir işim ve karakterim oldu," dedi. "Senin gibi değerli birinin hislerini anlamamak haksızlık olurdu herhalde."
Ona duyduğu yoğun sevgiye karşı koyamayıp, Louis'nin fındığı andıran burnunu öperek onu güldürdü. Yanaklarındaki pembeliğe bakılırsa hoşuna gittiği kadar utanmış da görünüyordu. "Sanırım sana git gide daha da âşık oluyorum!"
"Ben sana herhalde en başından beri bu duyguları hissettiğim için, şu an sırılsıklam âşık olmaktan düşük hisler beslemiyorum."
"Sırılsıklam..."
"Evet, sırılsıklam..."
Harry'nin ona duyduğu hayranlıkla parıldayan bakışları, dolgun dudaklarını aralamasına neden oldu. Kalbi öyle hızlıydı ki, seri çıkan nefesleri Louis'nin dudaklarına çarpıyordu. Belki de şimdi tam sırasıdır, diye düşündü Harry, titreyen kalbi eşliğinde.
Bir an için uzanmak istedi, Louis'nin bile gözbebekleri büyümüş, nefesleri yoğunlaşmıştı. İlk gözlerini kapayan Louis oldu, burunları dokundu ve Harry hevesle dudaklarına konmak istedi.
Oysa kapı öyle şiddetli çaldı ki, ikisi de sıçrayarak birbirinden uzaklaşmak zorunda kaldı.
Louis hemen ayaklandı, mısır kabını bırakarak, "Bu saatte kim gelir ki?" diye mırıldandı. O önde, Harry arkasında kapıya gittiler, açtılar. İki polis memuru, arkalarında polis aracı ile onlara bakıyordu.
"Karakola bekleniyorsunuz."
- -
Sonraki iki bölümü kaçırmayınn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Where Is My Landlord? | Larry
HumorHayatını kimseye muhtaç olmadan yaşayabileceğini hem kendisine hem de babasına kanıtlamak için yeni bir ülkede yeni bir hayat kuran Harry, satın aldığı evde hiç de beklemediği bazı durumlarla karşılaşıyor ve Louis denen adamla sorunların peşine düşü...