197.Bölüm

135K 7.2K 9.2K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Bütün akşam boyunca yorumlarda olacağım, tweetlerinizi okuyup, story'lerinize bakacağım. Bunları yaparken de hayır, ağlamayacağım.

Son 2...

Sizi çok seviyorum. Var olun. Daima.
🌻🐥💛

♠️

Çanta açıldı. Bora, çantanın içindekileri masaya döktüğünde ikimiz de dosyaların ve flashbelleklerin arasında ne işi olduğunu bilemediğimiz bir fotoğrafa bakarken adeta donakalmıştık.

Ahmet Karabey'in, Betül Karabey'in, babamın ve annemin, Tarabya'daki köşkün yemek masasında birlikte oldukları ve gülümsedikleri bir fotoğrafa.

Tarih böyle bir an da mı yazmıştı?

Biz varken ama bizden habersiz.

Annemin ve babamın izleri, Tarabya'da da mı vardı?

Bora'nın gür kirpiklerinin altındaki kapkara gözleri, böyle bir fotoğrafla karşılaşmayı aynı benim gibi beklemediği için kısılarak gözlerime çevrilmişti. Her şeyi kontrol altına almak diye bir şey olmadığını kanıtlayan fotoğraf, geçmişte kalan her detayı bilmediğimiz ve belki de hiçbir zaman bilemeyeceğimiz gerçeğiyle bizi sarmalıyordu. Fotoğrafı elime aldım. Arkasında Ocak 2006 yazan fotoğrafta gördüğüm annem ve babamın yüzlerindeki gülümseme, Betül Karabey ve Ahmet Karabey'le paylaştıkları ortamın samimiyetini anlamam için yeterliydi. Gelecek, babamla Ahmet Karabey'in istediği şekilde gerçekleşseydi neler olurdu diye yeniden düşünmeden edemiyor, kafamın içinde ihtimallerin sıralanmasına engel olamıyordum. Gelecek, hiçbir zaman, planladığın şekilde gelmiyordu ve bunu da, aslında en iyi bu fotoğraf ispat ediyordu.

Bora'nın parmak uçlarını omzumda hissettiğimde yine şimdiye döndüm. Bugünümüze. İhtimaller ne kadar kalabalık olursa olsun, tek gerçek yaşadığımız hayattı. Yeniden göz göze geldiğimizde, kalemin benim elimde olduğu bugünümüzden daha iyi bir ihtimal varsa da bununla ilgilenmediğimi düşünmüştüm. "Ada'ya gösterebileceğimiz şahane bir fotoğraf," dedim gülümseyerek.

Bora ise gülümsemiyordu. "Annenle babanın öldürülmesine sebep olan fotoğraf olmalı bu."

"Ada bunu bilmek zorunda değil," dedim, omuz silkerek. Elimdeki fotoğrafa sıkı sıkıya tutundum. "Biz de bundan yüzde yüz emin olamayız sonuçta. Kahin değiliz."

"1993'te yapılan anlaşmanın taraflarından biri Mart 2006'da öldürülüyorsa ve ortada, öldürülmelerinden yalnızca iki ay evvel çekilen bir fotoğraf varsa... Üstelik o fotoğraf, annenle babanın katilinin arşivinden çıkıyorsa... Bazı şeyleri tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktur Nazlı."

İçime derin bir nefes çekerken, "Haklı olabilirsin. Ama ben bununla ilgilenmiyorum," dedim. Fotoğrafı masaya koydum. "Öldüler sonuçta. Ve neden öldüklerini biliyorduk zaten. Bu fotoğraf mı sebep oldu, başka bir fotoğraf mı, bir telefon konuşması mı, bilmediğimiz bir zamanda gizlice çekilen bir video mu, ne önemi var ki?" Gülümsemem büyüdü. "Ben daha çok onların aralarındaki bağla ilgileniyorum. Birbirlerini ne kadar sevdikleri belli. Babalarımız arasındaki dostluğu öğreneli çok zaman olmuştu ama annelerimizin de bundan hoşnut olduğunu görmek, onların dördünü yan yana görmek, beni mutlu etti."

Maça Kızı 8 | Devam* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin