Lütfen OY ve YORUM bırakmayı unutmayın!🪶
__________________Uzun süren yolculuk sonucu saraya varmış, büyük kapıların açılmasıyla arabalar durmuştu. Saraydaki çalışanlar koşar adımla arabalara yönelmiş, kapıları açarak eşyaları taşımaya başlamışlardı bile.
Prens ve Kraliçenin kapılarını kâhyalar -giyim ve kuşamlarından belliydi- açmıştı. Selamlayarak hoşgeldiniz demiş ve hep beraber sonunda saraydan içeri girmiştik.
İçeri girdikten sonra, Prens, Kraliçe ve ben hariç herkes dağılmaya başladı. Kraliçe sona kalan birkaç kişiden birine;
"Bana Xaeyon'u çağır, ne yapıyorsa bıraksın ve hemen gelsin. Hadi kızım." Diyerek rahat koltuklardan birine oturdu. Çantasını da giden hizmetliye verdi.
Şimdi burda Kraliçe olmak vardı, bu koltukta yayıla yayıla otururdum hergün. Ama nerede, sen bu zamana kadar yatacak yer bulduğuna şükret Wonbin.
Xaeyon denilen kadın geldiğinde, ezikleyici denebilecek bir bakışla beni süzdü. Aynı şekilde ona bakarken kimsenin fark etmeyeceği şekilde göz devirdim.
Hayırdır, açıkta bir yerimizi mi gördün? Ne baktın?
Yalnız göz devirmemle çok fena göt oldu.
"Bak Wonbin, bu Sungchan'ın en güvendiği kâhyası ve aynı zamanda çocukluk arkadaşı olan Davis'in eşi. Buradaki hizmetlilerle ilgilenir, görevlerini kontrol eder. Yapman gerekenlerin detaylarını sana verecek. İhtiyacın yada sorunun olduğunda ona da danışabilirsin. İyi anlaşın."
Çok fitneci gözüküyor, eğer söyleyeceği sözler varsa, benim de verecek cevabım var. Kendimi ezdirmem, cevabını itinayla veririm.
"Merhaba." Ayıp olmasın diye elimi uzattım.
"Hıhı. Benimle gel, odanı falan göstereyim." Elimi sıkmayı bırak, hiç bakmadan Kraliçeye de söyleyip, omuz üstünden bana bakarak ilerlemeye başladı.
"Hala yol yorgunusun Wonbin, bugünlük dinlen. Yarın b-"
"Dinlenmesini gerektirecek bir durum yok anne, eşyalarını bıraktıktan sonra detayları alsın, hemen başlasın." Annesinin sözünü bile kesiyor, terbiyesiz. Ne sanıyor kendini, düz Prens işte.
"Siz merak etmeyin efendim, başlayacağım. Tüm gün oturacak halim yok." Karilçeden izin alıp Xaeyon'un gitti yere ilerlemeye başladım.
Arkamdan konuştuklarının sesleri geliyordu.
"O bana laf mı çarptı şuan?" Evet bir sorun mu var?
"Hak ettin." Kraliçem be.
"Bu dik başıyla Xaeyon nasıl uğraşacak kim bilir. Artık hergün kavga ederler."
"Kendini savunabiliyorsa Xaeyon kim ki?" Ne bu Xaeyon Xaeyon. Deccal falan mı bu varlık?
"Tamam anne, sen de şimdiden çok yüz veriyorsun."
"Benim doğurduğum bana mı akıl verecek?" Kraliçenin alaylı sesiyle sesini duymamla ufak bir sırıtış belirdi yüzümde. Adımlarımı hızlandırdım.
Xaeyon'un içerde olduğunu görmemle odadan içeri girdim. Gözüyle tahta sandalyeye oturmamı işaret etti. Kendi de geniş koltuğa oturup bacak bacak üstüne attı.
"Adın neydi senin?" Sabahtan beri diyorlar ya, sağır kulağını... neyse.
"Wonbin."
"Peki Wonbin, burada Kraliyet kişlerinden sonra benim sözüm geçer. Beni dinlemek, dediklerimi yapmak zorundasın, şimdiden uyarayım. Benim sözümden çıkmayacaksın, yoksa sana bu sarayı dar ederim." Bir kere de akıllısına çatayım, manyakların hepsi mi beni bulur ya.
Ayrıca sen kim köpek?
"Sanki sen biraz fazla mı havalısın Xaeyon? Dikkat et de birileri havanı söndürmesin." Lafı da koydum, cuk.
Gözlerini devirerek güldü alayla.
"O halde sana daha fazla uyarıda bulunmayacağım. Eğer böyle burnunun dikine gitmeye devam edersen, sonucununda ne olduğunu göreceksin. Şimdi asıl konuya döneyim."
Aramızda bir soğuk yarış geçeceği belli olmuştu.
Ama artık bu sarayda bende vardım. Bir sarayda iki otoriter omega hizmetli fazlaydı değil mi?
Xaeyon yapmam gerekenleri anlattı, kraliçenin çantasını alan kızı odamı göstermesi için çağırdı.
Ben odama giderken, Xayeon kapıyı hızlıca kapattı. Çok meraklıydım zaten senin gül yüzünü görmeye.
O kızla biraz laflayarak odama geldik. O işinin başına giderken bende içi zaten dolu olan dolabı açıp, rahat ve uzun bir elbise giydim. 10-15 dakika rahat yatağın keyfini çıkardım.
İlk 'görev' geldiğinde üstümü düzeltip odadan çıktım.
__________________Lütfen OY ve YORUM bırakmayı unutmayın!🪶