Davis mi? Ah evet, o şeytan Xaeyon'un kocasıydı bu herif. Aynı zamanda baş kâhya ve Prensin en yakın arkadaşı falanmış.
"Prensin yeni yardımcısı olmalısın, değil mi?"
"Evet, buraya geleli 5 saat bile olmadı."
"Ah anladım, yorgun olmalısın. Karnın açsa aşağıda yemek yiyelim istersen?"
"Gerçekten mi? Tabi yiyelim, ama üzerimi değiştirmem gerek ıslandılar. Sen gidebilirsin ben de gelirim birazdan." Kurt gibi acıktım ha. Ne var ki yemekte?
"Hayır bugün senin ilk günün, o yüzden seni yalnız bırakmak istemiyorum. Hadi odana gidelim, kapıda beklerim önemli değil."
"Eh, peki madem."
Bu Davis midir nedir, yapıştı bırakmıyor. Odama gidinceye kadar aptal aptal sorular sorup durdu zaten.
"Hızlıca giyinirim, ama beklemezsen gidebilirsin."
"Sorun değil."
Tam odamın kapısından girecekken aklıka gelen şeyle tekrar Davis'e döndüm.
"Davis! Omegaların hamamının yerini biliyor musun?"
"Evet biliyorum?"
"İyi iyi, yemekten sonra bana tarif edebilir mis-"
"Ben sana eşlik ederim Wonbin merak etme." İstedik sanki.
"Tamam.." Rahatsız olmalı mıyım...?
Hızlıca üzerimdekileri çıkardım ve köşedeki kirli sepetine attım .Sonrasında dolabı açıp elime gelen ilk elbiseyi giymeye başladım. Koyu yeşil, belden bağlamalı, diz kapaklarıma gelen rahat bir elbiseydi.
Saçlarımı dağınık topuz yaparak, daha 1 kere uyuyamadığım yumuşak yatağa özlem bakışları atarak odadan çıktım. Bekle beni yatağım, bugün sende yatacağım!
"Hadi gidelim."
"Hıhm."
Alt kata inip geniş mutfağa gidik. Tabi Xaeyon'un nur yüzü(!) beni görür görmez zombiye evrimleşmişti. Çokta sikimde tavrını uygulayarak ufak bir göz devirmeyle mutfaktaki diğre bir kadının yanına gittim.
"Merhaba, yardım edebileceğim bir şey var mı?" Ayıp olmasın diye sordum, yoksa bulaşık yıkamayı bırak oturmaya bile hâlim yok şuan.
"Teşekkürler burda pek bir şey kalmadı. Xaeyon'a sorabilirsin, belki o trafta vardır." Başımla onayladım.
"Xaeyo-"
"Şuradaki sebzeleri yıkayıp doğra. Şuan Kralgile verilecek yemeği yapıyorum. Onları pişirdikten sonra şurdaki masaya tabak çatal kaşık falan koy, yemekleri de ben getiririm." Yavaş ol anasını. Daha konuşmadım bile.
"Tamam." El mahkum işleri yapmaya koyuldum.
En az bir 1 saat mutfakta geçti, zaten yorgun ve açtım. En sonunda sofraya oturduğumuzda derin bir nefes verdim.
"Wonbin, tuzu getirmeyi unutmuşum üstteki dolaptaydı." Napayım Xaeyon?
"Ee?"
"Getir diyorum." Yaa öylemiymiş.
"Masaya yeni oturdum, senin gibi sadece çorbayı karıştırmadım. Kim ne istiyorsa kalksın kendi alsın, uşağı değilim kimsenin." Aferin Wonbin, gittiğin yerde ezmezsen ezilirsin o yüzden şimdiden onları bana ve tavırlarıma alıştırmam lazım.
"Hah! Şuna bak, daha geleli 1 gün olmamış benim yerimde bana tersleniyor." Xaeyon ve yanındaki omega bir oğlan kıkırdadılar.
Sonra da Xaeyon it gibi kalkıp tuzu aldı. Köpek gibi de yerine oturdu, oh olsun iyi yapmışım ha.