28. Plan Ne?

101 8 32
                                    

Changbin'den

Seungmin odadan çıkmamı istediğinden beri etrafta boş boş dolaşıyordum. Sınıra yaklaşınca duyduğum bağırış çağırışlar adımlarımın hızlanmasına neden oldu.

"Ne oluyor burda?"

Thomas siyah bir sedanın açık camından kafasını çıkardı. Silahını sıkı sıkı tutmuş hararetle bir şeyler söylüyordu. Beni görünce ilk kez rahatladığını hissettim.

"Sorun Chan. Yaralıymış. İçeri girmek istiyorlar ama onlara..."

Betayı kenara itip arabanın içini görmek için cama eğildim. Chan arka koltukta baygın yatıyordu. Yanındaki genç adam bozuk yollarda düşmesin diye omuzlarından kavramıştı. İkisinin de kıyafetleri kan içindeydi.

"Kim yaptı bunu?"

Sorunun cevabını biliyordum ve bunu yapandan hesap soramazdım ama yine de sinirime engel olamamıştım.

Direksiyondaki daha orta yaşlı görünen adam alnındaki terleri silip önünde uzandığı halde ilerleyemediği yola sabırsızlıkla baktı. Bunu şimdiye kadar en az üç kez açıklamış birinin sıkkınlığıyla konuşuyordu.

"Biz de bunu anlamaya çalışıyoruz. Birdenbire geldi bu hale." Tekrar bana döndüğünde irislerindeki turuncu parlaklık biraz daha gerilmeme neden oldu.

"Bakın Chan'i yüz yüze tanımıyor olabilirim ama o ve alfası hakkındaki her şeyi biliyorum. Bize ruh eşini bulduğu söylenmedi ki izi de yarım. Bu ne anlama geliyorsa artık! Ve izinden kanlar yağmaya başlamadan önce mühürlü eşinin adını söyledi."

Tekrar yola baktı ama yüzünü saran kararlığı görebiliyordum.

"Şimdi ona yardım etmemiz için bize izin verecek misiniz." Kesinlikle soru sormuyordu. "Kulübesini kendim de bulabilirim."

Daha önce hiç böyle tehdit edilmemiştim. Arabanın etrafını dolaşırken Thomas'a artık karşı gelemeyeceği emrini verdim. "Geri çekil." Kapıyı kapatır kapatmaz ileri savrulduk.

Chan'in Jisung'la paylaştığı kulübesine giden yolu tarif edip arkaya baktım. Leke iki dakika içinde daha da büyümüştü sanki.
Onu tutan adamla gözlerimiz kesişince ne istediğimi anlamış gibi gömleğin kenarını açtı.

"Hassiktir..."

Ruh eşi izi kandan görünmüyordu. Direksiyondaki şaşkınlıkla ettiğim küfrü duyduğunu göstermek için başını bir anlığına çevirince bana söyledikleri aklıma geldi. Bir şeyler biliyor olabilirdi.

"Size çok acil bir soru sormam lazım. İzin tamamlanmaması ne anlama geliyor olabilir?"

"Bilmiyo-"

"Yani ruh eşleri mi değiller mi?"

"Bilmiyo-"

"Tamam, diyelim ki ruh eşi değiller ve mühürlenmediler. Omega başkasıyla yattığı için böyle olmuş olabilir mi?"

Chan inleyerek Jisung'un adını söylemese neredeyse frene basacağından emindim.

"Omega naptı dedin?"

Sesinde inanamaz bir ton vardı. Omegalar hakkındaki yargılara katılmadığı bu tonla belli oluyordu.

"Omeganın seçim hakkı yoktu."

"Genellikle olmaz zaten." Kulübenin önüne geldiğimizde arabayı durdurup arka kapıyı açmak için indi. "Ama Jisung onun mühürlü eşi, betası. Omeganın adını neden söylemiyor?"

Bunu şu an öğrenmek için birkaç şeyden vazgeçebilirdim. Chan'i içeri taşımaları için kulübenin kapısını açtığımda bir tarafım Minho'yu getirmem gerektiğini söylüyordu. Ama gördüğüm manzara buraya gelmek için geç kalışımı haykırdı.

mine // OT8 🔞 ¬¬ (omegaverse)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin