5.Bölüm: "Yeni hayat"

2.8K 97 89
                                    

İyi okumalar!

☼︎


Ali Bey’in arabasında, onun evine doğru yol alıyorduk. Kovulduğum eski evime geri dönmek istemiyordum ama başka seçeneğim yoktu. Geçmişimden koparılmıştım ve şimdi, bana kol kanat geren bu adamın sözüyle hareket ediyordum. Ali Bey'in yanında güvende olabilirdim, belki de onun bana gösterdiği merhametten dolayı.

Arka koltukta oturan Gencay ve Erman’ın bakışlarını üzerimde hissettim. Gözlerindeki soğukluk, hoşnutsuzluklarını saklamıyordu. Burada istenmediğimi biliyordum ama elimden ne gelirdi? Gidecek başka yerim yoktu.

Gencay, açıkça rahatsızlığını dile getirdi:
"Şu an bizimle eve geliyorsun ama bu seni kabul ettiğimiz anlamına gelmez."

Sakinliğimi koruyarak gözlerini yakaladım. "Beni kabul etmeniz gibi bir derdim yok. Ali Bey'in kararı bu, benim değil."

Gencay öne eğildi, yüzüme daha yakından baktı. "Umarım bu evi, buradaki düzeni hafife almazsın."

Ali Bey, hafifçe başını sallayarak araya girdi. "Burada kimse birbirine düşman değil. Gereksiz tartışmalara gerek yok."

Gerilim dolu yolculuğun ardından evin önüne geldik. Görkemli bir villaydı. Büyük taş duvarları, geniş camları ve düzenli bahçesiyle kusursuz görünüyordu. Arabadan inmeden önce Ali Bey hepimize döndü. "Hepiniz salona gelin. Konuşmamız gereken konular var."

Peşinden ilerlerken bir an içimde garip bir sıkıntı hissettim. Bir şey eksikti.

Birden içimdeki huzursuzluk yükseldi ve istemsizce sesim yükseldi:
"Pamuk nerede?!"

Salondakiler şaşkınlıkla bana döndü. Erman kaşlarını çatarak, "Pamuk kim?" diye sordu.

"Benim kedim! Nereye koydunuz onu?" Kalbim hızla çarpıyordu.

Ayberk, sakince omzuma dokundu. "Kedinin burada, Çilay. Merak etme, güvende."

Derin bir nefes aldım. Endişem biraz hafifledi ama hala gergindim. "Özür dilerim, biraz panik yaptım."

Ali Bey, gözlerini üzerime dikti. "Çilay, artık burada yaşayacaksın. Soyadın Şen değil, Demir olacak. Kaydını Gencay ve Erman’ın okuluna aldıracağız."

Başımı salladım. "Tamam."

"Burada belli kurallar var," diye devam etti. "Hafta içi kahvaltı yedide, akşam yemeği yedi buçukta. Hafta sonu kahvaltısı biraz daha geç, ama akşam yemeği aynı saatte. Bunu bil, düzenimizi bozmanı istemem."

Bir şey söyleme gereği duymadan başımı tekrar salladım. Umurumda mıydı? Hayır. Ama başka şansım var mıydı? O da hayır.

Ali Bey, diğerlerine döndü ve uyarısını yaptı:
"Çilay’a saygılı davranmanızı istiyorum. Burada birbirimize destek olacağız."

Ayberk ve Ali Bey, evden çıkınca salon geriye sadece bizi bıraktı. Gencay kısa bir bakış atıp, "Odan ikinci katta, sağdaki kapı," dedi ve hiçbir şey eklemeden uzaklaştı. Erman da peşinden gitti.

Bir an hareketsiz durdum. Yüzüme kapanan bu soğuk duvarı aşmak istemiyordum ama şu an asıl merak ettiğim şey başkaydı. Eve girerken dikkatimi çeken koruma…

Dış kapıya yöneldim. Bahçede duran, sert yüz hatlarına sahip adamı gördüm. Duruşu dik, bakışları sertti. Onun yanına yürüdüğümde, beni fark edip profesyonel bir tavırla selam verdi.

"Bir şey mi istemiştiniz, hanımefendi?"

Sesindeki resmiyet, mesafeli tavrı hoşuma gitmişti. Elimi saçlarıma attım. "Sadece tanışmak istedim. Adın ne?"

Bir an duraksadı, sonra gözlerini kaçırmadan yanıtladı. "Mehmet."

"Kaç yaşındasın?"

"28."

Başımı salladım. Biraz daha konuşmak isterdim ama bu adamın duvarları çok yüksekti. Bunu daha fazla zorlamam anlamsız olurdu. Hafifçe gülümsedim. "Memnun oldum Mehmet. Rahatsız ettiysem kusura bakma."

Mehmet sadece başını eğerek cevap verdi. Daha fazlasını beklemek boşunaydı. Yavaş adımlarla geri dönüp eve girdim.

Odamı bulup kapıyı açtığımda içimde hafif bir rahatlama oldu. Geniş, sade ama konforlu bir odaydı. Beyaz duvarlar, büyük yatak, çalışma masası… İçimdeki yorgunlukla yatağa uzandım ve gözlerimi kapattığım an uykuya daldım.

☼︎

Birkaç saat sonra bir hizmetçi gelip beni salona çağırdı. Salona indiğimde Ali Bey’i ve onun yanında takım elbiseli bir adamı gördüm.

"Çilay, gel otur," dedi Ali Bey.

Sessizce oturduğumda konuşmasına devam etti. "Bu Kılıç. Artık senin özel koruman olacak. Bir yere gideceğin zaman onunla gideceksin."

Kaşlarımı çattım. "Neden?"

Ali Bey derin bir nefes aldı. "Etrafımda pek çok düşmanım var. Sen artık benim ailemden birisin ve güvende olmanı istiyorum."

Kılıç’a dikkatlice baktım. Mehmet’ten daha gençti ama aynı sert duruşa sahipti. 1.85 boylarında, yapılı, koyu kahverengi gözlü ve dalgalı siyah saçlıydı. Ama en dikkat çekici özelliği, gözlerindeki soğukkanlılıktı.

"Memnun oldum," dedim. "Kaç yaşındasın?"

"26," dedi kibar bir tonla.

Ali Bey, Kılıç’a dönüp, "Dışarıda bekleyebilirsin. Eğer Çilay’in bir ihtiyacı olursa, seni çağırır," dedi.

"Emredersiniz, Ali Bey."

Kılıç çıkarken onu bir kez daha gözden geçirdim. Bu adam fazlasıyla kontrollüydü. Hakkında hiçbir şey belli etmeyen bir ifadesi vardı.

Ali Bey, hafifçe gülümsedi. "Biraz dinlenmek istersen, odana çıkabilirsin."

Başımı sallayarak odama döndüm. Yatağıma oturdum ama aklımı meşgul eden bir şey vardı. Kılıç.

O sadece bir koruma mıydı? Yoksa Ali Bey'in bana söylemediği başka bir şey mi vardı?

Dışarı baktım. Bahçede, diğer korumalarla konuşuyordu. Hareketleri sakin ama kontrollüydü. Bir noktada göz göze geldik. O an, içimde tuhaf bir his belirdi. Birkaç saniye sürdü, sonra başını çevirdi ve konuşmasına devam etti.

Bu adamı tanımak istiyordum.

Tam o sırada kapı çalındı. Ayberk içeri girdi.

"Çilay, bir konuda seni uyarmam gerek," dedi.

"Ne hakkında?"

"Gencay ve Erman’la aranı dikkatli tut. Onlarla fazla ters düşmek istemezsin."

Kafamı salladım. "Bunu neden söylüyorsun?"

Ayberk gözlerini kaçırdı. "Çünkü bazen, buradaki dengeler düşündüğünden daha karmaşık olabilir."

Kılıç bu dengenin neresindeydi?

Bunu öğrenmenin bir yolu vardı. Onu daha yakından tanımak.

Ve ben, bunu yapmaya kararlıydım.

☼︎


Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bölüme oy vermeyi unutmayın lütfen.

Sonraki bölümde görüşmek üzere!

KIRIK KALPLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin