Yeliz Akarsu
Klasik gitarın hoş melodisi müzik odasını kaplarken ruhumda da bir huzur dolaşıyordu tellere her dokunduğumda. Gözlerimi kapatıp bir akor daha attım çaldığım şarkı son bulunca. Gözlerimi açtığımda müzik odasında sadece ben olduğumu fark ettim. Her zamanki gibi yani...
Dersin başlamasına az kalmıştı sanırım. Bu yüzden diğer öğrenciler sınıflarına geçmiş olmalıydı. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki burada hissettiğim huzura. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Birden birinin ellerini çırpma sesini duyduğumda irkildim. Arkamı döndüğümde müzik öğretmenimiz Serpil Bozduman karşımda duruyordu.
"Bravo" dedi beni alkışlayarak" Bu konseri daha fazla dinlemek isterdim ama dersime yetişmem gerek. Yanılmıyorsam senin de matematik dersine."
Bana neşeyle gülümsedi. Diğer hocaların aksine sahte veya yapmacık değil. İçten bir tebessümdü bu. Sonra konuşmaya devam etti Serpil Hoca.
" Sınavlar bitti zaten hocam. Karne almamıza 2 hafta kaldı. "
" Senin yine burada olacağını tahmin etmeliydim" dedi " Tüm ders burada kalamazsın. Hadi gel. Arkadaşların seni arıyor."
Gitarı odaya dikkatlice koyduktan sonra Serpil Hoca odayı kilitleyip çıktı. Bana iyi dersler dedikten sonra ben de sınıfıma gittim. 12.sınıf öğrencisiydim ve üniversite sınavına çok az kalmıştı. Günümün çoğunu evde ders çalışarak geçiriyordum. Kendime ayırabildiğim tek zaman müzik odasına gittiğim saatlerdi.
Sınıfa girdiğimde sıra arkadaşım Sena üstüme atladı ve " Yine müzik odasındaydın değil mi?" dedi " Oradan çık biraz sosyalleş. İnsan içine karış be kızım"
Sena'ya bakarak öfledim. O benden çok daha dışadönük ve sosyaldi. Beni zorla dışarı çıkartırdı. Ona direnmenin anlamı yoktu. Çünkü kimse Sena Karaca'nın elinden kurtulamazdı. Ama her şeye rağmen o her zor anımda hemen yanıma koşardı.
" Öfleme bana" dedi " Gel sana anlatacaklarım var."
Beni kolumdan tuttuğu gibi sıramıza oturttu ve çantasına sakladığı telefonu çıkarıp bana bir resim gösterdi. Resimdekiler bir müzik grubu olmalıydı. Dış görünüşlerine bakarak onların Asyalı olduğunu düşündüm. Japon veya Koreli olmalılardı.Grup 4 kişiden oluşuyordu. Gruplardaki gençler 20'li yaşlarının başında olmalıydı. En öndekinin pembe saçları vardı. Grubun solisti olmalıydı herhalde. Üstünde siyah bir deri ceket vardı. Sağındakinin saçları griydi ve çenesine kadar geliyordu. Üzerinde siyah kolsuz bir t shirt vardı.
Solundakinin saçları sarıydı. Saçları bir gözünü kapatacak şekilde duruyordu. Biraz daha geride grubun son üyesi vardı. Saçları omuzlarını geçiyordu ve simsiyahtı. İtiraf etmeliyim ki çok havalı görünüyorlardı.
"Bunlar kim?" dedim Sena'ya. Bana gözlerimi devirerek baktı. " Hatırlamıyor musun? Sana geçen hafta bahsetmiştim Liz"
" Geçen haftayı nasıl hatırlayabilirim?" dedim " Ben daha dün ne yediğimi bile hatırlamıyorum."
" Her neyse" dedi Sena "Şarkılarını çalıyorsun ama grubu hatırlamıyorsun.
" The Winter Sun" 'ı söyleyen grup. Grubun adı " Storm" "" O şarkıyı bunlar mı söylüyor?" dedim şaşkınlıkla " Ama bunlar rockçı gibiler o şarkı ise fazlasıyla slow." Nedense o pembe saçlı çocuğu bu şarkıyı söylerken düşünemiyordum.
" Tek tür müzik yapmıyorlar." dedi Sena
" Harikalar ve hepsi taş gibi. Şunlara baksana" Ardından bana göz kırptı Sena. İstemsizce güldüm. Gerçekten yakışıklılardı. Animelerden fırlamış gibilerdi adeta.Aklıma ortaokul günlerimiz geldi. Sena ile ortaokuldan tanışıyorduk. O zamanlar Japon müzik gruplarına çok takmıştık ama 4 yıldır dinlemiyordum. Hayatımda başka sorunlar vardı.
"Ve sana esas bomba haberi söylemedim" dedi Sena heyecanla " Temmuzda Türkiye'ye İzmir'e konsere geliyorlar!" Vay canına. İşte bunu beklemiyordum. Bu renkli saçlı ve havalı rock grubunu nedense şu İzmir sokaklarında düşünmek garip geliyordu.
" Tüm okul bunu konuşuyor. Türkiye de çok popülerler. Daha önce bir kaç kez Türkiye'ye gelmişler. Sanırım bir arkadaşları mı ne varmış. Ama daha çok tatil için gelmişler. Hiç konser vermemişler. Bu ilk Türkiye konseri."
Sena öyle heyecanlı anlatıyordu ki birden bende moda girmiştim. Kendimi o konser ortamında düşündüm. O ışıkların altında, o kalabalıkta Sena ile coşuyoruz. Ne kadar da mükemmel olurdu ama umutlarım ortaya çıktığı gibi aniden puff diye söndü.
Ailemin böyle bir şeye izin vermesinin imkanı yoktu. Sırf bir konser için başka şehire gitmeme asla izin vermezlerdi. Fillerin uçtuğuna bile inanırdım ama babamın beni o konsere göndereceğine inanmazdım. Özellikle de üniversite sınavına aylar kalmışken....
Sena bana ümitle bakarak " Gideriz değil mi?" dedi ama ben buruk bir gülümseme ile " Artık bir dahakine gideriz. " dedim " Yine gelirler ne olacak"
Sena ela gözlerini bana öfkeyle dikerek
" Liz!" diye bağırdı " Koskoca J-rock grubu Türkiye'ye geliyor ve sen Boşver , bir dahakine gideriz mi diyorsun? İtiraz istemiyorum. O konsere gideceğim ve sen de geleceksin"." Tabi canım" dedim " Babamda öyle diyordu zaten. Evet,Evet öyle diyordu.
" Benim canım kızım gezsin dolaşsın. Yakışıklı Japon rock gruplarının konserlerinde sürtsün. Hem de üniversite sınavı bu kadar yakınken. Ben neden karışayım ki?" "Sena öfledi " Yemin ediyorum. İçimi kararttın. " dedi
" Ben de biliyorum aileni ama bir bahane bulur gideriz. Üniversite sınavının stresinden sonra ikimize de iyi gelir. Uydururuz bir şeyler. Senin ablan da İzmir'de yaşamıyor mu? Bana güven. Lütfen."En sonunda onu kıramadım ve "Peki" dedim " Yine beni kandırmayı başardın." Neşeyle bana sarıldı. Onu mutlu görmek her şeye değerdi. Telefondaki saate baktığımda 15 dakika geçmesine rağmen öğretmenin gelmediğini fark ettim.
Öğrencilerin çoğu ders boş diye dışarı çıkmaya başlamıştı bile. Zaten matematik son 2 dersti. Sınavlar da bitmişken çoğumuz ailemizin zoruyla okula geliyorduk. Ayrıca hangi geri zekalı matematik gibi normalde bile iç bunaltıcı olan bir dersi son iki saate koyardı ki? Biz de bahçeye çıktık. Kimsenin bizi göremeyeceği bir köşeye geçip telefonlarımızı çıkardık.
Sena grup Storm'un " The Winter Sun" şarkısını açtı. Bu sefer şarkıyı daha dikkatle dinledim. Solistin sesi çok rahatlatıcıydı. Hoş bir tınısı vardı. Şarkının tamamı ingilizceydi.
You were like the winter sun that came out in the coldest time of winter
You came and warmed my heart
Şarkının sözleri de melodisi kadar güzeldi.
"kışın en soğuk zamanında gelen kış güneşi gibiydin"
" Geldin ve kalbimi ısıttın"
" Anlık gelişin gibi gidişinde anidendi sevgilim"
" Ben sana teşekkür bile edemedim"
" Bu kış ayazını çevirdin İlkbahara. Çıkardın beni aydınlığa"
" Sonra kayıplara karıştın, seni tekrar göremedim"
Şarkı insanın ruhuna işliyordu. Günlerdir dinlediğim bu şarkıyı demek onlar söylüyordu. Onu canlı dinlemeyi çok isterdim. Biraz olsun sıkıntılardan , baskılardan uzaklaşıp anı yaşamak istiyordum. O konserde en yakın arkadaşımla coşmak, o eşsiz sesi canlı duymak istiyordum.
Okul zili çaldığında hafifçe irkildim. Sena ile çantamızı alıp çıktık. Konsere daha 5 gün vardı. Sena ile bir bahane bulup gidebilecek miydik acaba? VE babam bu bahanelere inanacak mıydı?
Beğendiyseniz yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın. Hepinizi seviyorummm 🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi
Teen FictionYeliz Akarsu. Arkadaşlarının deyimiyle Liz. Hayattaki tek gayesi rahatsız edilmeden okulun müzik odasındaki gitarı çalmak ve şarkı sözleri yazmak. Hayaller ve gerçekler arasında sıkışıp kalmış,kafası karmakarışık bir genç kız. Ayrıca bunlar yetmezmi...