Israrla çalan telefonun sesi küfürden farksızdı. Daha gözlerimi açmadan kaşlarım çatıldı. Gözlerimi istemeden de olsa araladım. Ne kadar uyumuştum? Uykuya dalarken akşamın habercisi kızıl bir güneş ufuktaydı şimdi ise tepede tüm ihtişamıyla duruyordu. Günlerdir uykusuz olan bedenim tanıdık yatak ve tanıdık kokuyla az da olsa huzur bulup uykuya yenik düşmüştü. Panikle doğruldum. Susmayan telefon saatin 11.08 olduğunu gösteriyordu. Duruşma 14.00'daydı. Telefonumun susmama sebebi belli olmuştu. Bugün Antep Aydın'a akın ediyordu.
Tekrar çalmaya başlayan telefonu yanıtladım. Arslan'ın gür ve kızgın sesi kulaklarıma doldu. "Leyla, bu telefonu neden taşıdığını sorabilir miyim güzel kardeşim?"
"Soramazsın Arslan Ağa."
"Birazdan o dilini eline vereceğim Leyla!"
"Geldiniz mi?"
"Evet. Amcam ve yengem de yanımda. Neredesin? Yanına geleceğiz."
"Attığım konuma gelin."Suratıma kapanan telefona göz devirdim. Eve onlardan önce geçmem gerekiyordu. Hızla kalkıp banyoya yöneldim. Avucuma doldurduğum soğuk suyu yüzüme çarptım ve beni kendime getirmesini bekledim. Soğuk suyu birkaç kez daha yüzüme çarptıktan sonra doğrularak yüzümü inceledim. Uykusuzluktan çöken gözlerim bu kez uykudan şişmiş, göz altlarımdaki morluklar ise hala yerini koruyordu.
Evden çıkıp kapıyı birkaç kez kilitlerken bir taksi çağırdım. Yürümeye kalksam asla yetişemezdim. Taksiye tarif ettiğim, evin alt sokağındaki markete adım attığım an sıcak hava beni sarmaladı ve soğuktan kasılmış vücudum gevşedi. Oyalanmadan kasaya adımladım. Kasadaki genç adama kısaca isteğimi söyledim. "Bir chester." Sigarayı okutup bana uzattı. Parmaklarının arasındaki paketi alırken elinin elime değmemesi için özel bir çaba sarf ettim. Konuşmasını beklemeden telefonumun arkasından çıkardığım kartı temassız bir şekilde ekrana okuttum. İşlemin onaylanmasını beklerken kasiyere göz ucuyla baktım; bana bakmamaya, yüzünü benden tarafa bile çevirmemeye çalışıyordu. Oysa tanıdık bir simaydı. Belki daha önce gördüğüm bir çalışandı. Belki tanıdığım birine benziyordu, üzerine çok fazla düşünmeme mani olan işlemin onaylandığını işaret eden sesti, kendimi marketten dışarı attım.
Çağırdığım taksiyi marketin önünde görmemle ciğerlerimdeki nikotin ihtiyacını biraz daha bastırmak zorunda kaldım. Taksiye bindim. Tuttuğum evi tarif ettikten 18 dakika sonra taksiden inmiştim. Bizimkiler henüz ortalıkta yoktu. Yetiştim diye mırıldandım ve seri bir şekilde 3. kata çıkarak kendimi küçük evin küçük balkonuna attım. Yeni aldığım paketten bir dal çıkararak dudaklarımın arasına yerleştirdim. Ucunu alevle buluşturdum ve içime çektiğim nefesle ciğerlerimin rahatlamasına izin verdim. Ağzımdan çıkan sigara dumanının gözlerimin önünden süzülüşünü izlerken zihnime dolan an beni geçmişe sürükledi. Yine parmaklarımın arasında bir sigara vardı fakat bu kez Antep'teki odamın balkonundaydım. Kapının tıklama sesi sanki kulağımdaydı.
"Kimsin?" diye seslendi genç kadın. İnce ses karşılık verdi "Benim abla." ve kısa bir yanıt aldı. "Gel." Kapıyı arkasından kapatarak balkona yöneldi. "Offff yine almışsın şu zıkkımı eline." Ablasının sigara içmesinden nefret ediyor, sadece sigaradan değil ablasına zarar veren her şeyden nefret ediyordu çünkü karşısında gördüğü genç kadın kendisi için bir abladan fazlasıydı. Kimi zaman annesi kimi zaman dadısı olmuştu. Her zaman en iyi arkadaşıydı. Evlerinde duymak istemediği seslere karşı kulaklarını kapatan, korkmaması için ona kollarını saran güvenli bir limandı. Sevgisizlikle dolu bir evde büyümüştü ikisi de fakat kendisine sevgi göstermekten çekinmeyen tek kişi yine ablasıydı.
Ablasının kızacağını bile bile hep yaptığı hareketi yaptı. Sigarayı genç kadının parmaklarından alıp aşağı fırlattı. Şakağına da bir öpücük kondurduktan sonra kollarını belki canı kadar sevdiği insana sardı. Neredeyse herkesin temasından rahatsız olan Leyla kız kardeşine doğru rahatlıkla yaslandı. "Belanı mı arıyorsun küçük dana?"
"Evet. Söyle bakalım bu kez canını sıkan ne?"
"Bir şey yok." diye kestirip atmak isteyen ablasını kolay bırakmaya niyetli değildi.
"Sen bu zıkkımı sadece canın sıkkınken alırsın eline. Şimdi anlatıyor musun yoksa seni doğduğuna pişman mı edeyim yaşlı kadın?" Kendisinden sadece 3 yaş büyük olan ablası alayla güldü.
"Şimdi göstereceğim sana yaşlı kadını küçük dana!"
Aralarında küçük bir boğuşma yaşandı kıkırtı seslerinin arasından. İkisi de yorulup kendilerini geniş balkonun fayansları üzerine bıraktılar. Gece uzundu ve iki kız kardeş birbirine şifaydı.