-Episode 17-

120 17 162
                                    

Cumartesi ★

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cumartesi

Burnumun ucuna düşen gözlüğü bıkkınlıkla geriye itelediğimde kafamı kağıttan kaldırıp Bayan Choi'ye bakmıştım. Gözlük takmayı oldum olası sevmezdim ama lanet kadın senaryo yazılı kağıtlarda resmen çivi yazısı kullanmıştı... Sık sık kullanmasam ve bazen bulanık görüyor da olsam şu gözlüğe elim gitmiyordu işte.

"Olmadı hanımefendi. Daha duygulu, daha içten konuşman lazım. Ses tonuna kadar seyirciye işlemeli." Karşısında ki stajyeri dikkatle öğütledikten sonra tekrar başlamasını istemişti. Bu bilmem kaçıncı denemesiydi ama saatlerdir yapamıyordu. Bize iki kere okuttuysa kıza en az beş kere tekrar ettirmişti. Bende hâliyle sıkılmış ve hatta okuyacağım kısmı binlerce kez tekrar etmiştim. Sıranın bize geleceği yoktu ama, neyse...

"Oğluna hep ne yemekler istediğini, neler yaptığını, nasıl hissettiğini sorabiliyorsun! Ben senin çocuğun değil miyim? Doğum günlerimde bile aynı muamelenin birazını bile göstermemişsindir anne-," tekrar durduğunda artık çığlık atmak istiyordum. "Ah, yapamıyorum." Kız ağlamaklı bir ifadeyle eğitmene bakmadan konuşurken, benim haricimde bir kaç öğrencinin bıkkınlıkla oflamasını işitmiştim.

Bayan Choi'nin sinirleri çoktan tepesine çıkmışken kızı azarlamak üzere ellerini beline koymuştu ki, kapının çalınmasıyla herkes suspus olup o yöne dönmüştü. "Böldüğüm için özür dilerim efendim." Gelen Junhui'ydi.

Gözleri gerginlikle sınıfı taradığında bakışları üzerimde durmuş ve tekrar Bayan Choi'ye ithafen konuşmuştu. "Aerin'i Bay Min çağırıyor da. Alabilir miyim?" Ufaktan aynı gerginlik banada geçerken Bayan Choi'ye bakmıştım. "Çıkabilirsin Aerin." O çoktan az önce yarım bıraktığı azar işine dönerken yavaşça ayağa kalkmış ve diğer geleceğin oyuncu adaylarının yanından geçerek kapıya yönelmiştim.

Dışarıya çıktığımızda sorgulayan bakışlarımı çekingen çocuğa dikmiş ve bir yandanda yürümeye başlamıştım. "Sanırım başımız-, yani çocukların başı belada." Onları en son pratik odasında bıraktığımdan beri maksimum bir buçuk saat geçmişti ve bu belanın ne ile alâkalı olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Böyle olacağını zaten tahmin edebiliyordum ama yaşamak ayriyeten gericiydi.

"Ne oldu?" Biz merdivenlerden aşağıya yönelmişken bakışları nadiren yüzüme değiyor, yine aynı utangaçlıkla yavaşça önüne dönüyor ve arada sırada gözlerini sıkça kırpıştırıp dudaklarını kemiriyordu. Konuşmaya başladığında da aynı çekingen tavırlarını sürdürmüştü. "Minghaoların kavga ettikleri çocuklarla kendi eğitmenleri geldi odaya. Yarım saattir laf anlatmaya çalışıyorlar ama Seokmin ile Minghao kendini açıklayamıyorlar adama. İnanmıyor bile. Hansol ve Chan'ı da yaşları küçük diye ciddiye almıyor. Bir de kız stajyerlerden biri sanırım olaya şahit olmuş ama yalancı şahitlik yapıyor. Bizim anlattıklarımızla anlattıklarının biraz bile alâkası yok."

Love Me - Yoon Jeonghan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin