İlk Karşılaşma

53 3 29
                                    

Bu bekleyişin bu karşılaşmanın  benim üzerimde fiziksel etkileri tabii ki oldu. Hızlı nefes alış verişler , ellerimden  avuç içlerime doğru boncuk boncuk terleme, göğüs kafesimin yukarı aşağı hızlı haraketleri ve derin bir iç çekiş.... birden bütün hormonlarım devreye girmişti adeta.
Benim hayallerimden bile güzel bir an yaşanıyordu. Beklediğim adam gözlerimin içine bakıyor. Gözlerinin enginliklerinden rüzgar gibi gözlerime esiyordu. Zaman adeta durdu ve gerçekleşmeyecek fiziki olaylar gerçekleşiyordu...
Aklımdan nasıl oluyorsa 15 sn içinde şu şiir geçti.

...Kurudum da kadid oldum kumlarda
Bir sefer bekleye bekleye her gün ben.
Enginlerden bir rüzgâr esmez mi serin serin
Pul pul ürperişler geçer içimden.
Bir gün atlayıveresim gelir şu kıyılardan
Işıl ışıl yeşil yeşil sulara.
Al başını çek git, der deli gönül
Verip kendini bir büyük rüzgâra!
Ta yanıbaşında durup da böyle
Hasretini çektiğin şeylere hasret gitmek!
Hem tut o sular için halkol, hayat ol,
Hem tut sonra o sulara hasret çek!
Biraz dalacak olsam ta içimden bir şeyin
Çıkıp dolaştığını duyuyorum denizde.
Ama öyle bitirmiş ki kum beni
Ardından bir türlü gidemiyorum işte.
Bazen ayak sesleri duyarım dört yanımda,
Bakarım, masmavi, levent bir umut.
Bakarım, sülün gibi serene sarılmış
Püfür püfür bir bulut.
Başımı, bordamı dövsün dalgalar,
Tuzlar tahtalarımı kemirsin istiyorum.
Çek beni fırtına, çek beni deniz!
Bırak beni sahil, bırak beni kum!
İnsaniyetinize sığınıyorum!
-Zeki Ömer DEFNE
...

Çek beni fırtına çek beni deniz... gerçekten çekti ve bir anlık bütün hormonlarımın etkisi ile Kenan Doğulu gibi çocuğun yanağına yapıştım! İnanamıyorum şu an ben ne yapıyordum resmen çocuğa karşı çekilmiştim.
İnsaniyetinize sığınıyorum...
O öpücük ile benim gerizekalı olduğumu düşüneceği hiç aklıma gelmedi.

Hemen o utançla kollarının arasından sıyrıldım. Ve arkama bakmadan koridorun sonuna doğru koşmaya başladım. Barış'ı şoka sokmuştum. Arkamdan öylece bakıyordu. Durdum ve "DM kutuna bak ben Theciseleyenn :)" dedim. Tabii ne kadar da etkili bir yöntemdi orası tartışma açık bir konu. Ama en azından denemiştim ve içimde kalmamıştı. Berlin'e boşuna gelmiş olmamalıydım.

Tabii ki de bakmayacaktı. Benim aptal bir aşık olduğum ortadaydı. Belki de sapık bile zannetmiş olabilir. Yol boyunca " of Allahım off aşk neden bu kadar krocasın?" Diye diye  kendime kıza kıza yürüdüm.

Kızların yanına vardım ve yaptığım salaklığı anlattım. Onalar benim böyle salaklıklarıma alışmışlardı artık. Muhtemelen şaşırmazlar diye düşünüyordum. Ama yanılmışım çünkü daha önce hiç böyle bir delilik yapmamıştım:)
Onlar için de beklenmedik bir durumdu...

Dila kahkahalar atarak ne kadar deli olduğumu, ve " biz bunları konuştuk hayatın seninle kimseye bu kadar çok kendini kaptırmaman gerekiyor" diye söyleniyordu.
Derya ve Buse ölümüne dalga geçiyor. Barış'ın benim  bir sapık olduğumu düşüncesine ikna etmişlerdi. " sen bizim yanımızdan fırlayıp gittiğinde bir bokluk yapacağını biliyorduk, ama çocuğa vatoz gibi yapışacağını tahmin etmemiştik diye söylenerek  anıra anıra kahkaha atarak gülüyorlardı :)
Ebru ise yazık aşk insanı benim halimden bir tek o anlar.... Yaptığımı mantıklı bularak kızlara yazık üstüne gitmeyelim diye bana destek oluyordu:)
Hoş bende yaptığımda mantık aramıyordun onları destekliyordum ama...

Neyse bütün gün ben mesaj bekledim, benim kankalar benimle dalga geçtiler. 
Ama Barış tabii ki mesaj atmayacaktı. Bana biri böyle yapsa sapık derim ve belki onu polise bile şikayet ederim ama Berlin'de bununla uğraşacak bir tip değil o yüzden boşvermeyi  tercih ettiğini düşünüyorum.

Sonra biz Ebru'nun eve geçtik. Bir şeyler yedik içtik maç hakkında dalgalarımızı geçtik. Sevinç  ve coşkumuzu yaşadık. Benim yaptığım mallığı unutturmaya çalışıyorduk:) bunun için Buse'nin aklına muhteşem bir fikir geldi ve bizi Almanya'da  eğlence mekanlarının en güzel yerine götürdü. Sabaha kadar eğlendik. Ben Dila ve Derya alkol almadık ama hepimizin kafası mükemmel güzeldi.
Ben aşk sarhoşu
Diğerleri de Türklük sarhoşu olmuşlardı.
Bütün duyguları üst seviyelerde yaşadıktan sonra eve sabaha karşı döndük. Ve ertesi günü İstanbul'a yola çıkacağımız için hayvan gibi uyumuşuz...

(12 saat sonra uyandık)

Uyandıktan sonra hep beraber bavullarımızı hazırladık ve  hazırlanıp Ebru'nun arabası ile havaalanına geldik.

Duygusal bir vedalaşma gerçekleştirdikten sonra Ebru hariç dördümüz de İstanbul için uçağa bindik...

Benim aklım yol boyunca Barış ile yaşadıklarımı düşünmekle geçti. Sürekli Dm kutuma bakıyordum. Son yediğim ayazı nasıl da unutturmuştu bana inanamıyorum.
İçimden yolcu duası etmeye karar verdim. Nasıl olsa kabul olur derler.
Onunla tekrar karşılaşmak ve benden hoşlanması için dua ettim....
Umarım kabul olur.

Sonuçta bir umuttur yaşamak...

Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin