Sahir
İnsan her sözünü söylerken acaba bunun tam tersini ne zaman yapacağım diye de düşünmeli. Büyük sözler söylememeli çünkü hepsinin bir gün gerçekleşeceğini bilmeli.
Dönmeyeceğim, diyerek gitmiştim. Tek kelime yeteri kadar büyük gözükmüştü o zaman bana. Dönmeyeceğime de o kadar emindim ki. Hiçbir güç döndüremez beni diyordum giderken. O bile döndüremez beni diyordum. Bakın, o bile.
O döndürmedi. Ama ben döndüm.
O, zaten beni döndürecek son insandı. Gidenleri umursamazdı o.
Döndüm. Hem de bu uzun soluklu bir dönüş oldu. Yapmam gereken işler vardı, babamın son zamanlarda şirketle yeteri kadar ilgilenemediğinin de farkındaydım. Dönmem gerekiyordu işte, yapmam gerekenler vardı.
Dönmem gerekiyordu, özlemiştim. Kendime bile itiraf edememiştim gururumdan ama özlemiştim. Dönmeyeceğim deyip gitmiştim ve dönmüştüm.
Büyük konuşmayı seven kişi oydu aslında. Küçüktü, küçüktük ama o hep büyük laflar etmeyi severdi. Ben de onu severdim.
Hepsi eskide kalmıştı gerçi.
İlk annem ve babamla görüşmüştüm. Onların da beni özlediğinin farkındaydım. Buraya dönmem herkes için farklıydı.
Ardından hemen yan evde oturan teyzem ve Alin'in yanına gitmiştim. Kuzenim ve teyzemin de coşkulu sevinci bana bulaşmıştı. Hem Alin evlenirken yanında olmasam söylemezdi belki ama çok kırılırdı, biliyordum. Alin mutlu olacağı günler yanında tüm sevdiklerinin olmasını isterdi.
Acaba o da gelecek miydi?
Alin onu çağırmış mıydı? Hâlâ konuşuyorlar mıydı?
Onu, görecek miydim?
Anılar, ağır geliyordu. Giderken umurumda değildi. Dönerken de unuttum artık diyordum ama bu mahalle bana sadece onu hatırlatıyordu. Bu yüzden dönmemiştim ya senelerce. Bu yüzden hiç olmadığım biri gibi yaşamıştım ya oradayken.
Hiç olmayacağım biri gibi... çünkü beni sevsin istemedim. Böyle olursam beni sevmezdi. Beni sevsin istemezdim ben. Korkardım. Korkaktım.
Şimdi onu görmek için can atan her bir hücremi, artık değiştik şimdi ne o kalmıştır ne ben, diyerek dizginleyecek kadar da büyümüştüm.
Okuduğum her kitabı, izlediğim her filmi, dinlediğim her şarkıyı, öğrendiğim her yeni bilgiyi, yediğim her güzel yemeği; bir gün ona anlatma, onunla paylaşma ihtimaline tutunarak yapmıştım. Kimse bilmezdi ama öyleydi. Her şeyimi bilsin arzusuyla yanıp tutuşuyordum hala.
Onunla bir şeyler paylaşamazdım artık ama onu birilerine anlatabilirdim.
Ben de tanıştığım her şahsına münhasır kişiye, onun da seveceğine emin olduğumu bildiklerime, onu anlattım. İsmi dilime pelesenk oldu, ben susmadım. Onu anlatmak, bir noktada beni yaşatıyordu.
İğrenç biri olmuştum sonra. Anlam veremediğim şeyler yüzünden anlamsız biri olmuştum.
Birlikte olduğum her kadında onu aramış, bulamadıkça daha çok aramıştım.
Diyorum ya iğrenç biri olmuştum ve bunun farkındaydım.
Farkındaydım ve düzelmek veya kendimi düzeltmek uğruna kılımı bile kıpırdatmıyordum. Bataklık hissini bilirsiniz. Bir kere battım mı, ben hep en dibe doğru çekiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYALE
Novela JuvenilPiyale, renklerini etrafına bulaştıran bir kadındı. Sevdi mi çok sever, nefret etti mi sana dair her şeyi dünyadan silecek kadar çok nefret ederdi. Bir gün Piyale'nin sevgisi nefretine karıştı. Piyale o gün ögrendi, az'ı. Bazen sadece araya giren za...