"Hemen."
"Ne- yani hemen hemen mi? Şimdi mi?"
"Aynen Hyunjin Bey," dedim gülümseyerek. "Bir an önce alışmanızı isterim."
Gözlerini kırpıştırıp bekledikten sonra -sanki bu fikri aklında ancak tartmıştı- diklendi. "Haklısınız, başlamaya hazırım."
"O zaman size yardımcı olayım..." Öne doğru basitçe bir jest yaptım. Aslında bunlar, Chan'ın ilgilendiği kısımlardı. Fakat nasıl yapılacağının bilincinde -ve fazlasıyla heyecanında- olduğum için ona gerekli açıklamaları bizzat vermeye hazırdım.
Tasarım departmanı hemen alt katımızda, geniş ve ferah açık ofislerle çevrili bir alandaydı. Asansörle çabucak inip sessizce ilerlerken, "Burası mesainizi dolduracağınız yer..." diyerek anlatmaya başladım.
Yanımda, biraz arkada kalmaya özen göstererek yürüyor, geçtiğimiz her noktayı en küçük detayına kadar inceliyordu.
Bölümdeki çalışanların yüzleri bizi görünce merakla aydınlandı. Birkaçıyla selamlaşıp en baştaki masaya doğru ilerlemeye devam ettik. Bu sırada tüm gözlerin üzerimizde olduğunu biliyordum.
"Merhaba arkadaşlar," diyerek hepsinin beklediği gibi söz aldım. Dikkatlerinin benim üzerimde olduğundan emin olmak için gözümü kaydırdığım anda elindeki dosyalarla masa önünde diklenmiş Felix'i gördüm. Bana çocuksu, geniş bir gülümseme sundu.
Gülümsedim ve devam ettim.
"Sizi yeni müdürünüzle tanıştırmak istiyorum, Hwang Hyunjin. Hyunjin Bey ile iyi geçinebilmenizi umuyorum."
Pembe uzun saçlı, resmiyetten uzak şık ve spor giyinimli yanımdaki bu uzun boylu güzel adamı süzdüklerinde her birinin ifadesine yetişmeye çalıştım. Kayıtsız, daha meraklı ve heyecanlı olanları vardı. Son olarak siyah saçlı stajyerin yüzünden de parlak bir hayranlığı okuyabiliyordum.
"Birkaç gündür Bay Bang ile devam ettiğiniz süreç dahil olmak üzere dönem hakkındaki tüm gelişmeleri bugün konuşup halletmenizi istiyorum," diye devam ettim. Hemen sağımdaki sandalyeye çökmüş gence döndüm. "Tanışmayla başlayabilirsiniz."
Komut girilmiş robot gibi dikildi. "Memnun oldum Bay Hwang, ben Soo Minhyuk. İç mimarım."
Hyunjin genişçe gülümseyip durduğumuz yere en yakın olan masaya yaklaştı, söz almış tasarımcıya gülümseyerek el sıkıştı.
"Ben Jin Miyeon efendim..."
"Kim Soojin..."
Bazılarıyla kısa özel konuşmalar yaparak temasa geçmeye başladığında yönetici masasından ileri, sola doğru kaydım.
Felix, bakışlarını Hyunjin'den bana çevirmişti.
"Nasıl gidiyor?" diye sordum. Bay Park'ı kovduğumuzdan haberi olup olmadığını merak etmemiş değildim.
"Çok, çok iyi efendim. Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?"
Saf heyecanına tebessümle karşılık verdim önce, ardından sıranın Felix'e geldiğini fark ederek biraz geri çekildim.
"Ben- Ben Lee Felix. Stajyerim efendim!"
"Gerçekten mi," diye karşılık verdi Hyunjin. Tasarım departmanında staj yapan tek kişi o olduğu için şaşırmış, sevinmiş gibiydi. "Nereden mezun oldun?"
Felix, hakkında soru beklemediğinden olmalı, açıkça gerilse de saniyesinde cevapladı.
"Sydney Üniversitesi efendim. Avustralya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
big jet plane - changjin
Fanfictionchangbin: benim insanlara adıyla seslenememe gibi bir problemim var da sana sevgilim diyebilir miyim [texting, düzyazı] [love at the first sight] [yan ship: chansung]