1.0

834 39 11
                                    

"haydeee!"

"oy güzelim benim özlemişum da kızımın habu halleruni!"

"dalgalansun saçlarun bırak esen yellere, dalgalansun saçlarun bırak esen yellere. durma öyle uzağa gel gel alev'um, kaçalum bir yerlere."

barış ve alev el ele tutuşmuş, sibelim horonu eşliğinde horon tepiyorlardı. ayder yaylasında çevrelerinde ve ellerinden tutan bir çok yabancı olmasına rağmen rize insanı yabancılık çekmiyor, utanmadan horon tepiyordu.

barış'ın alnından ve burnundan boncuk boncuk terler akıyor, barış umursamadan eğlenmesine bakıyordu. sevdiği kızla uzun zamandır horon tepmemişti ve bu an da uzun zamandır hayallerini süslüyordu.

barış haylayarak* horonuna odaklanmışken alev de ona eşliğini sürdürdü.

horon bittiğinde ayder yaylasındaki tüm karadenizliler horon tepenleri alkışladı. alev sevgilisinin elini bırakmadan ona sarılıp terli tenine bir öpücük kondurdu.

"özlemişum ulan horon tepişuni!"

"aha böyle ya nerededu benim rizelu kızım."

"kambersiz düğün mü olur lan?" gelen ses kerem'e aitti. barış arkasını döndüğünde kerem'i, berkan'ı ve yunus'u gördü.

"kardom!" barış ve kerem sarıldığında berkan ve yunus da alev'e selam vermiş, sırasıyla barış'la sarılmışlardı. kerem de barış'tan ayrıldığı zaman alev'e sarıldı ve konuşmaya başladı.

"yenge de iyiymiş ha."

"yenur omega 5." barış'ın kurduğu cümleyle grupça gülüp sohbete daldılar.

onlar sohbet ederken alev arabaya gidip yere serecekleri sergilerini, semaveri ve kalan eşyaları alıp yanlarına geri geldi.

sergiyi yere serip semaveri barış'a devrettikten sonra çay hazırlıklarını yapıp keremleri yanlarına davet etti ve hep beraber oturdular.

"anam bana kız arıyor."

"evlenecek yaşa geldin mi lan kerem?" barış semaver başında tabureyle oturup, alev'in yaptığı kekleri ağzına keyifle atıyordu.

"aldatıldığımı hissediyorum gerçekten ayıp." yunus araya girdiğinde berkan güldü.

"ben senden büyüğüm ya lan?" kerem elini kaldırıp çıkıştı barış'a.

"doğru."

"hepiniz bir durun ben varım sizden önce."

"doğru berkan hepimizden büyük. siz nasıl tanıştınız bu arada?" yunus, barış'ın dizine sırtını yaslayarak oturan alev'i işaret ederek mimikleriyle de sorusunu destekledi.

"ben anlatayım nolur! bak ben biliyorum. barış buna veletken yanıkmış, sonra yenge bunu terk etmiş." kerem üzüntülü bir yüz ifadesiyle yalandan bir depresiflik takındı ve devam etti.

"ha terk etmiş ama yenge de boş değilmiş ona. sonra biz şampiyonluk kutlarken barış bir mala bağladı. baktım ufuklara bakıyor. ne oldu oğlum diyorum. bilmiyorum diyor. ne oldu oğlum diyorum. e bilmiyorum diyor." alev ve barış onlar kendi arasında konuşurken onları gülerek izlediler.

"sonra bok kokusu çıktı ki barış, yengeyi görmüş. sonra yenge bir bombe daha patlatmasın? barış'ın evine bir kargo geliyor."

"aha." yunus merakla kerem'i dinlemeyi sürdürdü.

"oğlum oraları nereden biliyorsun lan?"

"can dostum abidin'e çok para ödüyorum barış." hep beraber gülmeye başladıklarında gülmeyen tek kişi barış'tı.

"ulan abidin."

"abidin sana abayı yakmış olmasın kerem?" berkan çekirdek çıtlarken sorduğu soruyla kerem'le dalga geçmiş, kerem bozuntuya vermeden onu yanıtlamıştı.

"biz sadece iş için birlikteyiz."

"ooooo birliktesiniz yani. ben aldatılıyorum."

"olum bu niye her şeyi götünden anlıyor."

"sus be terbiyesiz yenge var burada." yunus sesini incelterek başını eğdi.

"kerem sana biri var."

"aha aslan yengem anamın köy gelinini almamam için çözümler üretiyor. kız kim?"

"kuzenim. belemir."

"adında hayır yok amına koyayım."

"ay ayıpsın."

"güzel ama ha kerem ufakken tek kaş sümüklü bir şeydi ben görünce tanıyamadım." barış alev'i desteklerken alev elindeki telefondan belemir'i gösterip kerem'in tepkisini izledi.

"yenge bu bana bakmaz."

"fenerli zaten."

"sen ümidi kesme oğlum koskoca galatasarayın sol kanat oyuncususun hayırdır beğenmiyor?" alev cümlesini bitirdiğinde barış, alev'in sırtına vurdu.

"aslan karım görüyon mu marifeti? hem gönül işinde hem hamur işinde." elindeki koca tepsiyi göstererek cümlesini tamamladı barış.

"e tamam konuşalım o zaman."

"o da senin gibi namazında niyazında."

"oldu bu iş."

"hee valla oldu."

b
haylamak: kelime anlamı atları yönlendirmek için çıkarılan ses olsa da, karadeniz yöresinde tepilen horonlara eşlik edilmek için çıkarılan yüksek sestir. horon teperken bağırıyolar ya iste o amk

ayder yaylasina da gidenleriniz varsa bilir, cevresinde hediyelik esyalarn satildigi ortada buyukce bir yaylanin bulundugu, aksamlari horonlarin tepilip caylarin icildigi efffsane bir yer.

yine onceki bolumde bahsettigim baris'in babasinin kofte yapma olayi da yuksel beyin rize ikizdere iyidere arasinda bir kofte restauranti var. baris kucukken orada calisiyomus.

umarim begenirsinizzzz luttttfen yorum atin lutfen fikirlerinizi merak ediyorum <3

ceraunophile, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin