Savaş Nasıl Başladı -1

112 68 5
                                    

Bu sorunlar belki konuşarak halledilebilirdi,

Ancak onlar bu yolu tercih etmek istemedi.

Milian: Buz ülkesinde yaşayan, insanlarla birebir özellikleri olan yaratıklardı. Fakat onları insanlardan ayıran bir kaç özellik de vardı tabii. Susuz yaşayamazlardı. İçmeseler bile suyun varlığı olmalıydı. Ateş ise onlar için büyük bir düşmandı.

Askerler etraftan akın akın geliyorlardı. Daha birkaç gün önce her tarafı insan kaynayan bu cadde şu an adeta bir harabeye dönmüştü. Tüm ülkenin alevlenmesi bir saatten kısa sürmüştü. Tüm bu yaygara basit bir korkudan doğmuştu. Ateş, Ateş her tarafımızı sarmıştı. Küller etrafa yavaş yavaş yayılıyordu adeta bi virüs gibi, ancak bu seferki hızlı olmuştu. Bu yakaya gelen şey sadece alev değildi. Beraberinde büyük bir korkuyu da getirmişti. Bu yapılan bir savaş değildi bu bir Soykırımdı. Bizler bu yakanın şanslı varlıkları sayılırız. Köylerde yaşayanlar saman alevi gibiydiler. Göz açıp kapayıncaya kadar tutuşmaları ile yok olmaları bir oldu.

Buz halkı aldığı her darbede daha çok eriyordu. Maddi bir erime değildi bu. Lakin ona tercih ederlerdi. Ateş girdiği her yuvayı talan edip çıkarken buz halkının elinden hiçbir şey gelmiyor yalnızca izlemekle yetiniyorlardı. Ülkeleriyle beraber kaybolan benliklerini...

Savaşın en kötü kısmı geriye kalan yıkıntı değildi. Yapılanlardan daha ağır olan asıl şey kaybettiklerinin yüreklerinde geriye bıraktığı nefret dolu enkazdı. Yapılanlardan sorumlu olan tek kısım Ateş Ülkesi değildi belki de. Yapılanlardan en az Ateş ülkesi kadar tüm bu soykırıma sessiz kalan Rüzgar, Çiçek, Su ve Toprak ülkesinin de hatası vardı.

Daha bir kaç gün önce şu parkta cıvıl cıvıl oyun oynayan çocukların hepsi şu an mezarı boylamıştı. Diğer ülkelerden gelen mis kokulu parfümlerin satıldığı bu sokak son günlerde ceset kokusundan geçilemez olmuştu. Bu kötürüm şehrin alt üst olması için sadece birkaç saat yetmişti. Gerçi burası o kadar korunaklı bir şehir değildi. Büyük ihtimalle halkın geri kalanından olan soylular ve kralın ailesi başkentte kırmızı şaraplarını yudumluyorlardı.

Şu günlerde Milian'ı mutlu edebilecek tek şey bir iki damla dahi olsa su idi. Amaç birkaç milyon Milian'ı yok etmek ise yapılabilecek en iyi şey ellerinde ki suyu almaktı. Suyu olmayan bir Milian, Milian değildi. Ateş Ülkesi ise aynen böyle yaptı. Su yollarını kestiler, kuyuları talan ettiler, masum insanları öldürdüler ve niceleri.

Halkı geri kalan kısmından başkente alınmayanlardan bir çoğu göç etmek zorunda kaldı. Ben mi? Ben... burada kalmayı planlıyorum.

"Hey! Sen oradaki!"

Belki de burada yapmayı unuttuğum birkaç işim vardır. Ya da benden kaynaklı sorunları düzeltmem gerekiyordur. Burası benim için hala anlam taşıyan bir yer. Buradan ayrılamazdım.

"Dolabın arkasından sesler geliyor."

Dışarıda insanın kanı kaynıyor, aksine burası çok soğuk hemde gereğinden fazla. Her nefes aldığımda havanın soğuduğunu daha çok hissediyordum. Buz iliklerime kadar işlemeye başlamıştı. Büyük ihtimalle soğuyan şey hava değildi.

___________________________________________

Yeni kitap destek olalım lütfen💛

Oylamayı ve yorum atmayı da unutmayın🌊

Seri hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayınız👾

YARINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin