Buray Kadarmış -7

21 19 0
                                    

Bu onların son şansıydı,

BU GERÇEKTEN ONLARIN SON ŞANSIYDI.

Su şapırdatması gibi olan bu sesler birinden değil bu lanet silahtan geliyordu. Hala canlı olan etin kıpırdaması ve yardım istermişcesine sağa sola kıvranması. İnsan bu manzara karşısında eli kolu bağlı bir şekilde sadece izlemekle yetiniyordu.

Mide bulandırıcı olan bu şeyin sorumlusu Oda'dan başka biri değildi. Her ne kadar dahi biri olsa bile yaptığı bu şey etik sınırları aşmakla kalmıyor aynı zamanda insanlık suçu işlemiş oluyordu.

Bu projenin altında her ne kadar Buz Ulusunu kurtarmak gibi masum bir amaç dahi olsa Oda bu silahı bunun için değil aksine böyle bir şey yapabileceğini ve istediği herkesi ortadan kaldırabileceği mesajını vermek için yapmıştı.

Bu proje Oda'nın ego tatmininden başka bir şey değildi. İstese daha insancıl bir çözüm bulabilirdi. Ancak bu kendi gücünü diğer insanlar üzerinde kanıtlamak için son fırsatı olabilirdi.

İşin doğrusu silah gerçekten çalışacak gibi duruyordu. Kocaman kıvrımlı bir et yığınından oluşan bu şey son 15 dakikadır aura haznesine zigot depolayıp parçalıyordu. Bu vakte kadar milyarlarca zigotun aurası depolanmıştı bile.

Kral bunca auranın altından kalkabileceğinden emin bile değildi. Şimdiden silahtan yayılan binbir türlü auranın ağırlığını hissetmeye başlamıştı.

Hava nerdeyse -10° altındaydı, ancak kral bu yoğun auranın altında terlemeye başlamıştı. Bu şeyin gerçekten çalışıp çalışmıyacağından emin bile değildi ve tek şansları vardı. Eğer bu plan ellerinde patlarsa geri dönüşü yoktu.

Savaş son hızıyla ön cephelerde devam ediyordu. Ateş ordusu bu soğuk havaya karşı korunaklı olduğu için tüm orduları ezip geçiyordu. Hatta savaş alanındaki bir çok Buz askeri savaşamayıp sadece aşırı soğuk hava yüzünden donarak öldüler.

Savaşın seyirinin sadece Ateş Ordusu lehine gitmesi başkentteki sivilleri kızdırmıştı. Ordunun bu zamana kadar soğuğa karşı bir önlem almaması bir çok askerin kısıtlı imkanlar yüzünden ayakkabısız savaşması Buz Ordusunun sonunu getirmeye başlamıştı.

Bazı kışlalarda ambarlardaki tahıllar yetmediği için yamyamlık baş göstermişti. Bazı yerlerde ise askerler bir kaşık çorba için birbirlerini vurmaya başlamıştı. Komutanların ise ekonomik destek yapılmadığı için boyunları bükük kalmıştı.

Sivil halkın yaptığı yardımlar olsa dahi bir haftada toplanan para bir kışlada ki tüm askerlerin bir öğünlük yemeğine anca yetiyordu. İçilen çorbaların çoğunun sudan farkı yoktu. Aşçılar erzak kıtlığından dolayı dünden arta kalan yemekleri suyla beraber çoğaltmaya çalışıyorlardı ancak ne fayda. Hatta komutanlar bir ara su ülkesine yardım mektupları yazmaya başlamıştı ancak hiç biri geri dönüş alamamıştı. Ordu sadece fiilen değil bu kötü şartlar ve zorlu hava koşulları altında psikolojik olarak da çökmüştü.

Kral tüm bunları bildiği için bunu yapmaya kararlıydı. Çünkü başka çaresi yoktu. Eğer biraz daha oyalanmaya devam eder ise Ateş Ordusu'nun başkente girmesi an meselesiydi.

Aura haznesinin dolmasına son 5 dakika kalmıştı ki heyecan katlanarak artıyordu. Baş hemşire ve akademideki diğer yaşlı bunaklar da bu tarihi ana tanıklık etmek için buradaydı.

Kralın aksine bu projeye ilk onay veren kişiler bu yaşlı bunaklardı. Ya bu yöntemin çalışacağına inanıyorlardı ya da etik dışı deneylerin yasaklanmadan önceki yaşamlarına duydukları özlemden dolayı da onay vermiş olabilirlerdi.

Her ne kadar insanlar bu bunakları "Kötü" olarak nitelendirse dahi eğer zamanında yapılan bu etik dışı deneyler olmasaydı şu an tıp dünyası çok gerilerdeydi. Bu deneyler sonucu Kast Kanserini atlatmak için gereken çözümü dahi bulmuşlardı.

Bu yürüyen tarih sayılacak yaşlılardan en büyüğü projede en kritik aşamaları yönetmişti. Aura haznesinin fazla auradan patlamaması, silahın içindeki aura akışının dengelenmesi ve rahmin fazladan zigot üretebilmesi gibi konularda öncü olmuştu.

Silahtaki aura akışı gerçek bir insanınkinden farklı olarak tek bir noktadan çıkıp tek bir noktaya gidiyordu. Aura kanallarının fazladan aura yüzünden patlamaması için "Kast" enjekte edilmişti.

Bu kast, aura güçlendikçe demir gibi sertleşiyordu. Eğer aura akışı dengesiz bir şekilde artar ve damarlara fazladan basınç yaparsa kast engelleyecekti. Fakat burdada başka bir sorun doğuyordu. Eğer kast auranın geçişine izin vermez ise damarda biriken aura bütün silahı patlatıp korkunç bir kabusa dönüşebilirdi.

Bunun için kast bir yandanda aura emmesi için ayarlanmıştı. Aura kanallarıda, auranın Kast'a takılmaması için auranın hızını arttıracak şekilde virajlı yapılmıştı. Bu sayede hızla gelen aura çok küçük bir kısmını Kast'a kaptırcak hem sıkışma olmayacak hem de bu koca silah patlamayacaktı.

Aura haznesinin içindeki aura arttıkça bu et yığını dahada hareketlenmeye başladı. Üzerinden ter benzeri vücut sıvıları akmaya başlamıştı. Bu manzara gerçekten görülebilecek en iğrenç şeylerden biriydi. Bir süre sonra etten çığlık benzeri sürtünme sesleri gelmeye başlamıştı.

Silahtaki fazladan aura zigotların oluşum hızlarını arttırmaya başlamıştı bu yüzden artık son aşamaya, Aura'yı yakma kısmına geçilmesi gerekiyordu. Asistanlar son ayarları yaptıktan sonra geriye kalan tek şey kralın eliyle bu et parçasına dokunmasıydı.

Kral eliyle dokunduğu gibi eli bu et parçasının içine çekildi. Etin içinde rahim benzeri içi cıvık su dolu bir organel vardı. Bu şeye dokunmak bile insanın midesinin bulanması için yeterliydi.

Et kralın tüm kolunu içine çekmişti bile. Kral kolunum ısındığını hatta karıncalandığını hissediyordu. Bu cıvık madde bir süre sonra daha da sertleşmeye başlamıştı. Bir kaya kadar sertleşmişti ancak kral elini bu sıvının içinde hala gezdirebiliyordu. Daha sonra öbür kolu da bu aşamalardan geçerek silahın nihai formunu oluşturmuştu.

-"Çabuk olsan iyi olur bu makina biraz daha beklersek tüm krallığı donduracak şekilde patlıyacak."

Kral hala bazı konularda şüpheleri vardı ancak artık iş işten geçmişti. Bu saatten sonra ne kolunu dışarı çekebilir ne de bu plandan vazgeçebilirdi.

Kral derin bir nefes aldı. Bu güne kadar her gün çalışmasının ve kendini geliştimesinin tek sebebinin bu gün olduğuna inanarak kendi Aura'sını silaha salmaya başladı. Her şey tek bir buz tanesi oluşturmasına bakıyordu. Kader onum ellerindeydi. Bu karar bugüne kadar verdiği en önemli ve son karardı.

-"Böyle... Böyle olmaması gerekiyordu!?"

YARINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin