Yerimden sıçrayarak uyandım. Ter içindeydim. Etrafımı inceleyince koğuşta olduğumu anladım.
"komutanım gene uyuyamadın anlaşılan." dedi serdar. yerimde doğrularak yerdeki ayakkabılarımı giyindim.
"gene aynı rüya mı?" başımı sallayarak onayladım albayın yatağına baktım yoktu.
"albay avluda ama sen bir yanına git komutanım." anlamaz bakışlarım serdarın yüzüne çıktı.
"sebep?" tek kaşım havalanmıştı.
"dursun la yanındaki itler durmadan albayı izliyorlar pek tekin değildir onlar albaya saldıra bilirler." hızla ayağa kalktım ve koşar adım avluya çıktım.
Albay sandalyeye oturmuş kitap okuyordu ki dursun ve adamları albaya yaklaştı yavaşça bende arkadan omlara yaklaşarak dinlemeye başladım.
"Yolun sonu albay." dedi dursun ve çakı çıkararak açtı.
Albaya saldıracakken ileri atılarak çakı olan elini bileğinden yakaladım. diğer elim çenesinden tutarak kafasını geri çekerken ayağımla dizine vurdum yere çökmüştü. Albay ayağa kalktı.
"işini bitir ve koğuşa gel yüzbaşım konuşmamız gereken konular var." dedi. başımı sallayarak albayı onayladım.
Albay avludan çıkarken sağımda duran adam koşarak üzerime geldi. karnına tekme attım. sendeleyerek gerilerken hala tuttuğum dursun'un elini çevirerek çakıyı kalbine sapladım ve dursun'u bıraktım o sırt üstü düşerken soldaki adam yumruk yaptığı elini yüzüme savurdu. geriye bir adım atarak yuruğunu havada yakaladım yüzüne kafamı gömünce oda acıyla yere düşmüş ve diğeri gibi inliyordu.
Onları orada bırakarak avludan çıktım ve koğuşa girdim. albay masada oturmuş beni bekliyordu.
"gel evlat."eliyle karşısındaki sandalyeyi gösterdi. Gösterdiği yere oturarak albayı dinlemeye başladım.
"evlat Türkiye karışmış durumda, suriye'liler çocuklara saldırıyor. bayrakları yakıp ,kesiyorlar bizim buradan bir şekilde çıkmamız lazım ama nasıl?" diye bana soru yöneltmiştiki gardiyan koğuşa girdi.
"albay bozok müdür sizi çağırıyor buyurun." diyerek kenarıya çekilip albaya yol açmıştı albayla aynı anda ayağa kalktım.
"yüz başım siz gelemezsiniz." sert bakışlarım gardiyana dönmüştü ki albay konuştu.
"yüzbaşı gelmezse bende gelmem git müdürüne bildir." dedi.
"buyurun efendim." diyerek benide kast etti. Albayla birlikte koğuştan çıktık ve koridorda yürümeye başladık. bizi gören gardiyanlar demir kapıları açtı. sağa saptık ve müdürün odası karşımıza çıktık albay odaya girerken bende kapının yanındaki bekleme koltuklarına oturdum.
neredeyse otuz dakika olmuştu ki albay sırıtarak odadan çıktı. gardiyan önde biz arkasında tekrar koğuşa doğru yürümeye başladık.
"evlat eşyalarını topla çıkıyoruz." anlamaz gözlerle albaya döndüm.
"noldu komutanım Türkiye'nin deliye mi ihtiyacı olmuş?" dedim eğlenerek albay sırıtarak konuştı.
" hayır evlat bu sefer zır deliye ihtiyaçları olmuş yani bize." demişti ki koğuşa girmiştik hızla eşyalarımızı toplayarak hazırlandık ve koğuştan gelmemek üzere ayrıldık.
cezaevinden çıkmıştık ki karşımızda özel arabalar vardı. iki tane benim yaşlarımda asker bize yaklaşarak valizlerimizi aldı.
" ben teğmen güngörmüş komutanım." dedi albayın yanındaki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
Non-Fiction"Bakın hanımefendi bugün berbat bir gün geçirdim zararınız ne kadar ise size en kısa zamanda temin edeceğim."dedim ve lokantanın kapısına yönelmiştim ki kolumu tuttu. "asıl siz bana bakın beyefendi sizin berbat geçen gününüz le, göreve gitmenizle il...