Aşk Diyeti-3

139 9 3
                                    

"Hey gençler! Sonunda işi kaptım. Bugün bendensiniz."

Evet gerçek arkadaşlar bu olsa gerek. Arada bir bana bakarak dinliyormuş gibi yapar, halbuki karşısındakiyle konuşmakla meşguldür. Ama 'Bendensiniz' lafını duyunca nedense kafası yüzseksen derece dönüş yapar.

"Harbi mi la?"
Gibi adeta türkçeyle kafa bulan cümleleriyle 'Evet ama sen değilsin' demek isteseniz de diyemezsiniz.

"Evet canım. Sen yemene bak."

Arkadaş tayfam, üç ay kıtlık yaşamışçasına önündekilerine saldırınca benim bile iştahım kaçmıştı.
Arada bir Yasin'le bakışıp, yüzlerimizi buruşturuyorduk.

Yasin bana kaş göz işareti yapınca 'ne oldu?' Dercesine bir bakış attım. O da ağzını oynatarak
"Niye yemiyorsun?" Dedi.
Omuz silktim. Bu bana sorulacak soru muydu ya? Ben bu kilolarla bir yıl aç kalsam bence sorun olmazdı yani.

"Şişman olmam. Bu iş için sorun değil mi?"

Uğur Bey'e sorduğum o saçma sorum birden beynimde yankılanırken, kendime bir kez daha küfrettim.
Bir adama, hayır.. Daha yeni başlayacağı işteki patronuna 'Ben şiman mıyım ki?" manasına gelen bir soru sorulur muydu? Hem de ilk günden!

Uğur Bey'in verdiği cevap ise çok netti. Adam içinden nasıl da gülmüştür kim bilir!

"Ece Hanım. Ben çalışanlarımın fiziksel durumlarıyla ilgilenmiyorum. Eğer bu probleminizin sizin çalışmanıza kötü etki edeceğini düşünüyorsanız önlem almakta fayda var. Şimdi çıkabilirsiniz."

Nasıldır nedendir bilmiyorum ama konuşma tarzı, bakışları bana çok samimi gelmişti. Onu orda o koltukta görmekten zevk almıştım. Yoksa yarını iple çekiyor olmamın başka bir açıklaması olamazdı.

Sabah erkenden kalktığımda kaç aydır 'işe giderken giyerim.' düşüncesiyle aldığım ama işsiz olduğumdan giymeye fırsatım olmadığı elbiselerimin arasından bir tanesini seçtim ve giydim.

Son kez aynaya baktığımda aynada gördüğüm o eşsiz duvarım beni gülümsetmeye yetiyordu.
O duvar sadece bana ve benim emeklerime aitti.

Çocukluğumdan beri magazin, canlı yayın haberleri, yarışmalar... Bunların hepsi yani kısacası Medya bana her zaman ilgi çekici gelmişti. Yıl yıl değişen fikirlerim, sonunda gazetecilikte karar kılmış ve beni bu şirkete yönlendirmişti.
Tek hedefim buydu... Gazeteci olabilmek. Duvarımda da sadece geleceğim hakkındaki planlarım asılıydı. Ama benim için önemliydi. Çünkü planım gazeteci olabilmekti. Ve buna her geçen gün yaklaşıyordum.

Annemin zorla giydirdiği ama bende aşırı derecede 'aşırı' duran topuklu ayakkabımın sesi boş koridorda yankılanıyordu. Uğur Bey beni görmek istemişti. Diğer stajerlerle değil. BENİMLE. Bu düşüncemle sırıtmama engel olamadım. Kapısını iki kez tıklatıp, 'gir' komutunu duyduktan sonra içeri girdim.

"Otur Ece. Seninle konuşmak istediğim bir şey var."
Kafamı sallayarak karşısındaki koltuklardan birine yerleştim.

"Sanırsam... İki sene önce intihar teşebbüsünde bulunmuşsun."

Ah kahretsin! Nerden öğrenmişti bu lanet olasıca şeyi?

"S-sandığınız gibi değil." Dedim zorlukla.

"Seni araştırmak o kadar zor değil Ece. İki sene önce sınıfta bir kriz geçirmişsin."

Alnımdan soğuk terlerin aktığını hissedebiliyordum. Derin bir nefes aldım.
"Uğur Bey bakın. İki sene önce üniversitedeki arkadaşlarım ve ben fazla iyi anlaşamıyorduk. O zaman yaşadığım stresden dolayı böyle olmuştu. Lütfen inanın bana."
Gözlerimin yavaş yavaş dolduğunu hissedebiliyordum. Ama Hayır! Ağlamamalıydım. Ağlayınca çok çirkin oluyorum ben!

"Ece Hanım. Fiziksel sorunlarınıza karışmadığımı söylemiştim. Ama bu gibi sorunları olan bireyleri şirketimize alamıyoruz. Beni anlayın lütfen. Yarın işe gelmenize gerek yok. Başlamadan bitmiş olarak düşünün."

Ben daha neden bazen 'Ece Hanım' diyip bazen de 'Ece' dediğini anlamaya çalışırken beni kovmuştu bile!
Hayır istemiyordum. Gitmek istemiyordum.
Ellerimin tersiyle gözyaşlarımı silerken odadan çıktım. Ben bu işi istiyordum! Ben o gözleri görmek istiyordum!
Ben geçmişimden kurtulup mutlu olmak istiyordum.!

Aşk DiyetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin