~Jisung'un Anlatımıyla~
Kahretsin, kahretsin, kahretsin...
Nerde şu adam? Saatlerdir onu bekliyorum. Ayaklarımın da tabanı çıktı koşturmaktan. Sandalyeme oturmuş ayaklarımı da masaya dayamıştım ağrıdığı için. Saate bakıp duruyordum. Şimdi ise önceki bakmamın ardından sadece 3 dakika geçmiş.
21.34
Kahrolasıca zaman. Offff nerede kaldı yaaa şu adam? Çıldıracağım yeminle.
Biraz sonra patronun kapısının açılmasıyla anında ayaklarımı masadan indirdim. Yanıma geldi. "Jisung ben çıkıyorum artık sen de çıkabilirsin. Yapacak bir şey kalmadı."
"Tamamdır patron." dedim ona zoraki gülümsememle. O gidince ise dayanamayıp yanımdaki sekreterin yanına sinsice adımladım.
"Selam" dedim uzun düz siyah saçlı kıza. Kız bana bakıp gülümseyerek cevap verdi.
"Selam"
"Ben şey diyecektim yaa." dedim ne diyeceğimi düşünürken. Bana cevap bekler gibi baktı.
"Sabah sizinle konuşan kahve renginde saçları olan Bay Huang'ın odasından çıkan yakışıklı beyefendiyi tanıyor musun acaba?"
"A evet tanıyorum."
"Öyle mi? Kimdir acaba kendisi?"
"Buranın patronu." deyince ağzım 143 km açıldı.
"Nasıl yani? Buranın patronu Bay Huang değil miydi?"
"Evet. Ortaklar."
"Yaaaa ne güzelll. Peki şimdi nerede kendisi? Gelmeyecek mi acaba?"
"Bugün bir işi çıktığı için erkenden çıktı."
"Yani yarın geliyor."
"Tabii ki de."
"Ne zaman geliyor peki sabahları tam olarak?"
"Saat tam 8'de burada oluyor."
"Tamamdır" diye iç geçirdim kızın duymayacağı şekilde. İş başa düştü. Onun için daha erken uyanıp daha erken çıkmalıydım evden. Son anda aklıma gelmiş gibi sordum.
"Peki acaba o beyefendinin adı ne?"
"Lee Minho"
"Lee Minho demeeek. Çok havalı. Buna bile düşmezsin Jisung."
"Efendim. Duyamadım."
"Yok bir şey demedim. Çok teşekkür ederim her şey için. O halde ben gideyim artık. Size iyi akşamlar." dedim ve ellerim cebimde şirketten çıkıp restoranın yolunu tuttum. Biliyordum bu saatte eve girmemişlerdir. Çünkü önceden de abim restorandan geç geliyordu ben aylak aylak dolanıyorken.
Restorana geldiğimde tenha bir kalabalık vardı. O nasıl oluyor demeyin. Ben de bilmiyorum. İçeri girdiğimde Hyunjin ve Changbin hyungun müşterilere servis yaptığını gördüm. Abim ise müşterilerle konuşuyordu.
"Selaaam" dedim. O da bana baktı ters ters. Haydaaa. Burada olmadığım halde ne yapmış olabilirim acaba? Onu düşünüyorum.
"Neden bu kadar erken geldin?"
"Abi patron gidebilirsin dedi."
"Jisung sen nasıl bir yerde çalışıyorsun ben anlamıyorum. Bu nasıl serbest bir iş?"
"Abicim sana yalan borcum mu var? Lütfen ama üstüme gelme. Açım ben. Bana yemek getir." dedim boş masalardan birine otururken. Abim bana yine ters ters bakıp önüme birkaç tabak koydu. İştahla yemeye başladığımda gözüm biraz ilerideki Hyunjin ve adını Jeongin olarak hatırladığım çocuğa takıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Happy Fools//Minsung
Humor[devam ediyor] Aynı yaşta olan ve gereğinden fazla özgüvenli olan dört arkadaş aynı eve çıkmışlardır. Kendi ayakları üstünde durmaya çalışırlarken defalarca kez başlarına bela alırlar. "İşlerimi yapmak istemiyorum. Pişman değilim. Her gün partiye gi...