Kutuyu açtığımda beni pahalı bir markanın takım elbisesi karşıladı. O kadar güzeldi ki anlatamam. Tek sorun bana niye bunu almıştı? Ya da bunun yerine düzgün, günlük bir giyside alabilirdi. Kıyafeti elime aldığımda altında başka bir kutu daha vardı. Kutunun üzerinde Calvin Klein yazıyordu. Yani sanırım iç çamaşırı almıştı. İster istemez utandım.
O kutuyu da açtım ve içinden boxer çıktı. Şaşırmadım. En azından bu ihtiyacımı düzgün karşılamıştı. Tangada alabilirdi, ondan beklerim böyle bir performans. Tanrı bilir nasıl fantezileri vardır kafasında. Bipolar piç.
Daha fazla oyalanmadan hızla altıma boxerlardan bir tanesini geçirdim. Nasıl başardıysa tam bedenimi almıştı. Ben bile kıyafet aldığım zamanlar tam bedenimi bulamıyordum o nasıl bulmuştu? Korkunç düşüncelerden kurtulmak için kıyafetlere odaklandım. Rengi pembeydi. Ama böyle cırtlak değildi ya da kadın elbiseleri gibi değil. Çok hoş ve mat bir tondaydı. Bu renk ceket ve pantolona aitti. İçime giyeceğim parça siyah, file croptu. Evet güzeldi fakat ben daha önce hiç böyle giyinmemiştim. Üstümde nasıl dururdu bilmiyordum. Bu yüzden denemeye karar verdim, mantıken?
Kıyafetleri aldım ve yatak odasına çıktım. evin konumu ne kadar ormanlık alan olsa da birinci katta giyinecek kadar güven vermiyordu. Çünkü duvarlar camdı. Bu yüzden yatak odası tercihim oldu.
Kıyafetleri yatağa bıraktım ve üstümdeki tişörtü çıkardım. Çıkarırken burnuma kokusu geldi. Çok güzel yumuşatıcı ve Taehyung kokuyordu. İnsanların kendine has kokuları her zaman dikkatimi çekmiştir. Bazıları hoşuma gitmez fakat Taehyung gerçekten çok güzel kokuyordu, tarif edilemezdi o koku..
Sonra kendime geldim. Aptal gibi tişörtü koklarken buldum kendimi ve kendime sinirlenip hızla yatağa fırlattım. Biraz sendeledim kendimi ve bana aldığı takımı giymeye başladım. File crop oldukça ince olduğu için dikkatle giydim. Hemen ardından pantolonu geçirdim altıma ve ardından ceket. Giysilerin hiçbir ağırlığı yoktu ve çok rahattı nasıl göründüğümü görmek için ayna karşısına geçtim.
Tanrım, bu ben olamazdım. Üstüme tam olmuştu. Her bir ayrıntısı bedenimle uyum içerisindeydi. Rengi ten rengimi ön plana atıyordu. Siyah uzun saçlarım hafif yakasına geliyordu ceketin. Omuzlarımı dik göstermişti bu nedenle istemsizce kendimi dik tuttum. Ve duruşumun değişmesi ile kıyafet daha çok hoşuma gitti. Zevki gerçekten iyiydi.
Kıyafetleri üzerimde onayladıktan sonra hızla aşağı kata indim ve telefondan Taehyung'un benim için bıraktığı numarayı aradım. Bir kaç saniye bekletildikten sonra telefon açıldı. "Bir şey mi oldu?" dedi. "Evet." dedim ve sesimi acındırdım. "Ne? Ne oldu, iyi misin?!" dedi telaşla. Sessizce kıkırdadım. "Aldığın kıyafetleri denedim." dedim. Rahatlamış olacak ki nefes verdi. "Ödümü kopardın Jeon. Bana bunun hesabını vermelisin, biliyorsun değil mi?" dedi. "Yo ne alaka? Şaka yapamayacak mıyım sana Kim Taehyung?" dedim ismini bastırarak. "Ne güzel söylüyor o ağzın ismimi. Yine söylesene." dedi. "Yok." dedim. "Neyse, nasıl oldular? Beğendin mi?" diye sordu. Tabii ki mükemmel oldu diyecek değilim bu yüzden "İdare ederler." dedim ve ekledim. "Bana normal giysi almak yerine niye bunları aldın ki?" dedim. "Bıraktığım kağıtta, saat 5'te seni almaya geleceğimi söylemiştim hatırlıyorsun değil mi?" dedi. "Hmhm." "Güzel. O vakit seninle dışarı çıkacağız." dedi. "Neden?" diye sordum. "O zaman öğrenirsin, şimdi işim var kapatıyorum. Akşam tam 5'te hazır ol güzelim, hoşça kal." dedi ve telefon kapandı.
Ne yapacaktık ki dışarıda? Bana giysi falan mı alacaktık? Büyük ihtimalle öyle olacaktı. Neyse daha saat 5'e çok vardı, yani 4 saat. Üstüme bir şey dökmeden önce çıkarmanın mantıklı olacağını düşündüm ve hızlıca yatak odasına çıktım. Üstümdekileri çıkarıp evdeki kıyafetlerimi giydikten sonra yatağa oturdum ve düşünmeye başladım. Neden benim için para harcıyordu? Bu olaylar bittikten sonra ya iki yabancı olarak ayrılacaktık ya da beni öldürecekti, kim bilir? Fakat neden lüks markalardan alışveriş ediyordu ki? Saçmaydı.
Geleceği düşünmek içimi bunaltmıştı bu nedenle aşağı kata indim ve mutfağa geçtim. Buzdolabını açtım ve içine bakındım. Çok doluydu. Hep pahalı markalardan vardı. Genellikle sebze ve meyve vardı, he birde şaraplar, votkalar, viskiler falan. Soğutucu tarafını kapadım ve dondurucu bölümünü açtım. İlk gözüme çarpan bir kutu dondurma oldu ve hiç düşünmeden aldım. Bana bunu yediğim için bir şey diyemezdi çünkü evi istediğim gibi kullanabileceğimi söylemişti.
Televizyonun karşısına geçtim ve film kanallarına baktım. Neden hiç doğru düzgün film yoktu? Ya seks filmleri vardı ya da aksiyon. İkisi de tercihim sayılmazdı fakat seks filmi yerine aksiyon daha mantıklıydı. Peki neden böyle filmler çıkıyordu? Aklıma iki senaryo geliyordu. Ya kanalları o seçmiş ve o istedi diye böyleydi ya da benim şansıma böyle filmeler vardı. Of neyse bana ne.
Bir aksiyon filmi izleme kararı aldım ve ''Tam gaz'' yayınlanan bir kanala geçiş yaptım. Bir yandan filmi izliyor bir yandan dondurmamı kaşıklıyordum. En sevdiğim aromalardan biri kakaoydu ve ne mutu bana ki dondurmanın tamamı kakaoydu.
Film bittikten sonra saate baktım, 2 saat vardı. Tüm zamanımı televizyon karşısında geçirmek istemediğim için ekran başından kalktım ve biten dondurma kutusunu çöpe atıp kendi kendime şarkı söylemeye başladım. Sevdiğim aktivitelerden biri şarkı söylemekti. Tüm stresimi bu şekilde atardım genellikle.
Şarkı söyleyerek geçen bir saatin ardından hazırlanmaya başlamanın en mantıklısı olacağını düşündüm. Odaya geri çıktım ve dikkatli bir şekilde koyduğum giysileri tekrar üzerime geçirdim. Tanrım o kadar güzellerdi ki hala etkisinde kalmıştım. Hani özel günlerde, ona özel, kıyafet alınan çocuklar vardır ya, sürekli o giysiyi giymek ister. Bende o durumdaydım şu an. Hiç böyle pahalı markalardan giyinip, bir süreliğine bile olsa pahalı bir hayat yaşayacağımı düşünmezdim. Evet 1 ayın sonu işkence gibi geçecekti neredeyse her günüm fakat bu ön gösterim insanı azda olsa rahatlatıyordu.
Saçımı arkaya doğru şekillendirdikten sonra artık tamamen hazırdım ama bir şey eksikti. Ne eksikti diye kafa şişirirken bir anda aklıma geldi. Ayakkabı yoktu amına koyayım!? Yalın ayak mı gidecektim. Çorap vermişti en azından ama ayakkabım yoktu. Arasam mı diye düşündüm fakat aramak için biraz geçti. 15 dakikaya burada olacaktı. Benimde aklıma onun giysi odasına bakmak geldi.
Odasının içinde artı olarak birde giysi odası vardı. Tüm kıyafetleri oradaydı. Ayakkabılarda oradadır diye düşündüm ki evet, oradaydı. Neredeyse tüm ayakkabılarına baktım fakat hepsi bana büyüktü. Ben hala onlara bakarken zil çaldı. "Hay sıçayım." dedim ve hızla aşağı kata inip kapıyı açtım. Gelen Taehyung idi.
Beni görünce gözbebekleri irileşti ve ağzı hafif açıldı. "Ah siktir. Bu kadar iyi görüneceğini düşünmemiştim." dedi ağzının önüne koyduğu elinin arkasından. Ben telaşlı dururken onun bu ani iltifatı utanmama ve error vermeme neden olmuştu. Derin bir şekilde kıkırdadı. "Neden böylesin bir şey mi oldu?" dedi. Kendime geldim ve hemen lafa atıldım. "Evet. Seni salak bana kıyafet alıp ayakkabı almamışsın!" dedim. "Salak mı? Üzdün." dedi ve elini kalbine götürüp bana acınası bir bakış attı. "Ona mı takıldın gerçekten!?" dedim. Tekrar hizaya girdi ve boğazını temizledi. "Evet çünkü tek takılanacak nokta o. Ayrıca sana ayakkabı almadığımı kim söyledi? Yok öyle bir şey." dedi ve güldü. Ardından hızla arkasında duran arabanın arka koltuğunu açtı ve büyük bir poşet alıp geri geldi. Poşeti bana uzattı. "Al bakalım ayakkabını." dedi ve dudağını sola doğru kıvırdı.
Şaşırıp elinden poşeti aldım ve kapının girişinde duran konsola koyup içinden ayakkabı kutusunu çıkardım. Ona döndüm ve ister istemez gülümsedim. Hemen geri kutuya yöneldim ve açtım. Suni deri bir ayakkabı almıştı. Hızla giydim ve tam oldu, nasıl tam bedenimi buluyordu? Ayakkabının şakası yoktu bu arada, çok iyiydi. Zaten yine pahalı bir markaydı. Bir kaç defa teşekkür etmeye çalıştım fakat kekeledim. En sonunda vazgeçtim. "Ben.. nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Tanrım, dilim tutuldu resmen." dedim ve gülerek ona baktım.
Sadece büyülenmiş gibi izliyordu. "1 ay sonra edersin teşekkürünü. Şimdi hazırsan gidelim?" dedi. Başımı sallamam yetti ve elimden tutup dışarı çekti, ardından kapıyı kapattı ve beni arabanın yolcu koltuğuna götürdü. Kapıyı açtı ve bindirdi. Benden sonra o bindi ve kemerimi takmak için bana uzandı. Yüzlerimiz dip dibe gelince bir an duraksadı ve dudaklarıma baktı. Bunu fark edince başımı hafifçe aşağı doğru eğdim ve yutkundum. Geri sinyalimi anlayacak ki kemerimi tuttu ve benden uzaklaşıp ilk önce benim kemerimi, ardından kendi kemerini taktı ve gaza bastı.
tuhaf ve boş bir bölümdü açıkçası. aklıma senaryo gelmedi bu bölüm için, idare edin. yazım yanlışı varsa da kusura bakmayın.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cold winter
أدب الهواةJeon Jungkook ölen babasından kalan borçları kapamak için en son seçenek olan tefecilerden borç alır. Borç kapamak için girdiği tefeci bataklığına, tefeciler sayesinde daha çok borçla ortada kalır. Bu durum tefecilerin başına, patronuna, yani Kim Ta...