Elimde soymaya çalıştığım mantara bakıp sinirle bir nefes verdim. Kabukları ince bir şekilde soymak işkence gibiydi.
Zar zor soyduğum mantarı Yıldız'ın zahmet edip hazırladığı su kabına attım, mutfağa girdiğimizden beri ben yapıyorum o izliyordu.
"Kuru pilav neyimize yetmedi anlamadım." diye söylediğim sırada Yıldız "Anlamadım sevgilim bir şey mi dedin?" dediğinde gülümseyerek omzumun üstünden arkaya döndüm "Ne iyi ettin de mantarlı tavuk sote istedin diyordum." Yıldız dediğime gülerek yanıma gelip omzuma kafasını yasladı.
"Sadece pilavda yesek olurdu aslında." dediğinde şaşkınca ona baktım "Pilav sade yenilmez yanına mantarlı tavuk sote de yap demedin mi?" dudaklarını büzüp omuz silkti "Öylede böyle seni çok zorlamışım gibi hissettim." bir bakış attım "O his daha yeni mi geldi?" dediğimde gülüp yanağımdan öptü.
"Yardım edeyim mi?" dediği an elimde tuttuğum mantarı ve bıçağı tezgaha fırlattım "Yemin ediyorum bir an hiç sormayacaksın sandım. Dedim pilavı yaparken sorar yok sormadın, mantara geçtim sorasın diye göbeğimi çatlattım şurada ama sonunda sordun şükürler olsun ya!" içimi döktüğümde bana hayretle bakıp güldü "Aşkım bilseydim önceden sorardım ya." omzuna elimi koyup "Neyse olsun artık." dediğimde bir bakış attı.
Gülümsedim alnına bir öpücük kondurdum "Hadi bebeğim sen mantarları soyup doğra." dedikten sonra mutfaktaki masaya doğru yürüyüp bir sandalye çekip oturdum derin bir soluk verdim.
Pilav yapmak bile zordu.
Boğaz temizleme sesiyle Yıldız'a döndüm tek kaşı havada bana bakıyordu, gülümsediğim sırada bakışları yumuşar gibi olsa da dolabı işaret etti "Tavuk göğsünü çıkar ve doğra." dedi. Oflayarak ayağa kalkıp dolaptan tavuğu aldım.
"Şimdi yeni bir bıçak kirletmeye gerek var mıydı ya?" dediğimde bana attığı yandan bakışla gülümseyerek öpücük attım ardından tezgahın üzerindeki bıçak setinden bir bıçak aldım.
Tavukları Yıldız'ın uyarısıyla yıkadıktan sonra, doğrama tahtasına alıp doğramaya başladım. Doğrusu doğramaya çalıştım desek daha doğru olur tavuklar ıslandıktan sonra daha bir oynak oldu.
Sinirli bir soluk verip sert bir şekilde tuttum tavuğu ve aynı sertlikle kesmeye başladım. Sert sert doğramaya devam ettiğim tavuklardan gözümü almazken Yıldız'ın sesiyle girdiğim durumdan çıktım.
"Hayırdır tavukla aranızda bir husumet mi var?"
"Ne?"
"Aşkım öyle sert bakıp kesiyorsun ki tavukları dedim herhalde bir mevzu var."
Omzumu düşürdüm, "Ben tavuk kesmeyi de sevmedim, sen bunları kessen ben seni izlesem sonra kesme işi bitince ben hepsini birleştirsem olur mu?" dediğimde gülümsedi "Sana kıyamıyorum ben ya." diye söylediğinde gülerek yanağına bir öpücük kondurdum "Bunu evet olarak algılıyorum?" dediğimde gülerek kafasını salladı "Sana çok aşığım ben ya!" diyerek yanaklarına öpücükler kondurduğumda gülerek kaçıştı.
"Ben de sana çok aşığım ama bir yandan da çok açım o yüzden bırak ve artık yemek yapıp yiyelim."
"Neyse yemekten sonra öperim bol bol." dediğimde güldü önüne dönüp işini yapmaya devam etti. Bense onu izleyip huzurla gülümsedim, kalbimde olan bu aşkı yanımda olan varlığı sayesinde kendimi epeyce şanslı hissediyordum.
///////
3 gün sonra...
"Bugün Yıldız'ımı hiç görmedim yanına gideceğim o yüzden." dediğimde İrfan Can gözlerini devirdi, "Oğlum saat olmuş gecenin 1'i." bu sefer ben gözlerimi devirdim "E ne olmuş? Sevgilim şu anda tesiste ve ben yanına gitmek istiyorum." kaşları çatıldı "Tesiste mi? Ne alaka ne yapıyor bu saatte?" dudaklarımı büzdüm "Bilmiyorum, saatimi tesiste düşürmüştüm bakar mısınız diye Ahmet abiden rica etmiştim, o da bulmuş aradı o sırada söyledi. Evrak işi var galiba."
İrfan Canla sohbetti daha fazla uzatmayıp, eşi Gözde'yle vedalaşıp arabama bindim, tesise doğru sürdüm.
Uzun bir yolun ardından tesise giriş yapıp otoparka arabamı park edip indim. Ellerim ceplerimde yürürken duyduğum seslerle kaşlarım çatıldı.
"Doktor burada buluşalım diye ısrar ettin umarım bir bit yeniği yoktur bu işte." sert gelen sese karşılık "Bugün ilaçlanma olduğu için kimse yok burada bu yüzden burayı tercih ettim ayrıca kameralarda bakımda rahat olun." diyen Yıldız'ın sesiyle kaşlarım çatıldı.
Sessizce sesin geldiği yere doğru ilerleyip bir kolunun arkasına saklandım kimle konuştuğuna baktığımda gördüğüm yüzlerle kaşlarım daha çok çatıldı.
Rakip olduğumuz takımın başkanı ve sportif direktörü vardı Yıldız'ın karşısında.
"Sakat olan oyuncularım gelişim süreci ne durumda? Dediklerimizi yapıyorsun değil mi iyileşmelerini ne kadar ertelesen bizim için o kadar iyi."
"Merak etmeyin, dediklerinizi uyguluyorum." diyen Yıldız'la başımdan aşağı kaynar sular boşalmış gibi oldum. Yıldız, rakip takımlarımızdan biriyle böyle bir anlaşma mı yapmıştı?
Bunu yapamazdı.
Yapmazdı.
Benim Yıldız'ım böyle biri değil.
Elinde tuttuğu dosyayı uzattı, "Bu dosyada istediğiniz bilgiler var. Bir sorun olmadığını buradan görebilirsiniz." dedi.
Başkan dosyayı inceleyip "Güzel." dedi yanındaki adama teslim etti ardından cebinden bir şey çıkardı "Al bunu, bir şekilde bir numaralı forvet oyuncusuna enjekte etmeni istiyorum." Yıldız ilacı aldı "Ne bu?" dediğinde başkan güldü "Doping. Bunu uyguya ve karşılığını güzelce al doktor hanım."
Yıldız ilaca bakıp kafasını salladığında gözlerimi yumdum. Bunların hepsinin bir kabus olmasını diledim. Benim sevdiğim kadın bir hain olamazdı.
Bunu yapmazdı.
Gözlerimi açıp tekrar karşımdaki manzaraya baktım daha fazla olduğum yerde duramayıp çıktım.
Alkışlayarak yanlarına doğru ilerlediğimde hepsinin odak noktası ben oldum. Yıldız, "Mert Hakan." dediğinde ona içim yansa bile boş bir bakış attım.
Seni severdim şarkısını söylerken "aşkı kime satmış hain" kısmını yaşayacağım aklıma gelmezdi. Fakat olmuştu karşımda sevdiğim kadın çalıştığı kulübü, beni, aşkını satmıştı.
🤎
diğer bölüm sinirli mertoyu okuruz üşendim şimdi